Yeni yıl yaklaşırken DSÖ uyardı: Güvenli seviyesi yok





DSÖ’den Sarsıcı Uyarı: “Güvenli Alkol Seviyesi Diye Bir Şey Yok” – Bilim Dünyasında Çatlak Sesler

Dünya Sağlık Örgütü, alkolü en tehlikeli kanserojenler arasına yerleştirerek küresel bir sağlık alarmı çekerken, bazı bilimsel çalışmalar sınırlı tüketimin risklerini sorguluyor. Bu çelişkili tablo, hem bireyleri hem de sağlık otoritelerini zorlu bir ikilemle karşı karşıya bırakıyor.

Küresel sağlık öncüsü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), alkol tüketimi konusunda şimdiye kadarki en keskin ve kararlı uyarısını yayımlayarak, alkolün hiçbir güvenli tüketim eşiği olmadığını bilimsel kanıtlarla ortaya koydu. Örgüt, alkolü kanserojen etkisi kesinleşmiş ve en yüksek risk grubunda yer alan Grup 1 kanserojenler kategorisine dahil etti. Bu kategori, asbest, plütonyum, radyasyon ve tütün gibi ölümcül maddelerle aynı sınıfta bulunmak anlamına geliyor.

DSÖ Avrupa Bölgesi Önleme ve Sağlığın Geliştirilmesi Direktörü Dr. Gundo Weiler, konuyla ilgili çarpıcı açıklamasında, “Avrupa, alkol tüketiminin zararsız olduğu yanılsamasını artık sürdüremez. Alkol, Avrupa Bölgesi’nde önlenebilir ölümlerin ve engellilik durumlarının önde gelen nedenlerinden biri olup, kanser de dahil olmak üzere birçok bulaşıcı olmayan hastalığın temel risk faktörlerinden biridir” dedi.

DSÖ’nün bu radikal sınıflandırmasının temelinde, özellikle Avrupa’ya dair alarm verici istatistikler yatıyor. DSÖ’nün raporlarına göre, Avrupa Birliği, dünyada kişi başına alkol tüketiminin en yüksek olduğu bölge olmasının yanı sıra, kanserin en yaygın ölüm nedenleri arasında başı çektiği bir coğrafya olarak öne çıkıyor. Bu iki çarpıcı veri, alkol ve kanser arasındaki ölümcül bağı açıkça gözler önüne seriyor.

2023 verilerine göre, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ülkelerinde kişi başına düşen yıllık ortalama saf alkol tüketimi 8,5 litre seviyesinde. Bu oran, bazı ülkelerde ürkütücü boyutlara ulaşıyor. Letonya, Portekiz ve Romanya gibi ülkelerde kişi başı tüketim 11,5 litreyi aşarken, OECD ülkelerinin yaklaşık üçte birinde bu rakam 10 litrenin üzerine çıkıyor. Bu istatistikler, yalnızca sosyal içiciliğin ötesine geçerek, halk sağlığını tehdit eden köklü bir tüketim alışkanlığına işaret ediyor.

Bilimde Çekişme: “Düşük Risk” Mümkün mü?

Ancak DSÖ’nün sıfır tolerans yaklaşımı, bilim dünyasında tam bir共识 bulmuş değil. Amerikan Kalp Derneği (AHA) tarafından yakın zamanda yayımlanan kapsamlı bir araştırma, hafif ve orta düzeyde alkol tüketiminin kalp-damar sağlığı üzerindeki etkilerine dair farklı bir perspektif sunuyor.

AHA’nın çalışması, hafif düzeyde alkol tüketiminin (kadınlar için günde bir, erkekler için günde iki standart içkiden az) kalp krizi, inme veya kalp yetmezliği riskini istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artırmadığını ortaya koyuyor. Dahası, bazı analizler, düşük miktarlarda ve düzenli olmayan tüketimin, koroner arter hastalığı riskini belirli ölçüde azaltabileceği yönünde ipuçları veriyor. Bu bulgu, genellikle “Fransız Paradoksu” olarak bilinen ve kırmızı şarap tüketimi ile kalp sağlığı arasında olası bir olumlu bağ kuran teoriyle de uyum gösteriyor.

Bununla birlikte, Amerikan Kalp Derneği, bu bulguları son derece temkinli bir dille yorumluyor. Dernek, alkol tüketmeyen bireylerin herhangi bir sağlık yararı beklentisiyle içmeye başlamasını asla önermiyor. AHA’nın resmi uyarısı net: “Eğer içiyorsanız, tüketiminizi sınırlayın.” Dernek, alkolün olası faydalarının kişiden kişiye değişebileceğini, evrensel bir fayda garantisi olmadığını ve bazı bireylerde günde bir ya da iki kadehin bile kan basıncını artırarak zarar verebileceğini özellikle vurguluyor.

Önemli Uyarı: Bu yazı yalnızca bilgilendirme amacı taşımaktadır ve tıbbi tanı, tedavi ya da öneri yerine geçmez. Alkol tüketimi ve sağlığınızla ilgili her türlü kararınızda mutlaka doktorunuza veya yetkili bir sağlık uzmanına danışınız. Kişisel sağlık geçmişiniz, genetik yapınız ve mevcut durumunuz, sizin için en doğru yaklaşımı belirleyecektir.

Uzman Bakışı: Uzlaşmalar ve Gri Alanlar

Uzmanlar, aşırı ve kronik alkol tüketiminin karaciğer sirozu, pankreatit, belirli kanser türleri (özofagus, karaciğer, meme, kolon), nörolojik bozukluklar ve toplumsal sorunlar gibi ağır sonuçları konusunda mutlak bir fikir birliği içinde. Ancak, hangi tüketim seviyesinin “düşük riskli” veya “kabul edilebilir” sayılabileceği konusunda küresel bir standart hâlâ yok. Bu belirsizlik, kültürel farklılıklar, bireysel biyolojik çeşitlilikler ve araştırma yöntemlerindeki ayrışmalardan kaynaklanıyor.

Sonuç olarak, DSÖ’nün halk sağlığı politikaları çerçevesinde savunduğu “sıfır güvenli seviye” duruşu ile bazı kardiyolojik çalışmaların işaret ettiği “düşük doz” bulguları arasında belirgin bir gerilim bulunuyor. Bu durum, bireylerin kişisel risk faktörlerini (aile geçmişi, genetik yapı, mevcut sağlık durumu) dikkate alarak bilinçli ve ölçülü bir tavır sergilemesi gerektiğini ortaya koyuyor. Sağlık otoriteleri ise özellikle gençler ve hamile kadınlar başta olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinde alkol tüketimini azaltmaya yönelik politikaları kararlılıkla sürdürüyor.

*Bu yazı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Kalp Derneği (AHA)’nin resmi yayınları ile Euronews gibi güvenilir haber kaynaklarından derlenen bilgilerle hazırlanmıştır. Orijinal içerik, derinlemesine bağlam ve analizlerle zenginleştirilerek genişletilmiştir.


İlgili Haberler

2 ‘süper besini’ karşılaştırdılar! Ceviz mi fıstık mı, hangisi daha fazla protein, lif ve omega-3 içeriyor? İşte kazanan…

haberci

Hekimler bir kez daha ‘artık yeter’ diye seslendi!

haberci

En çok magnezyum içeren besinler: Tüketen etkisini görüyor

haberci
Yükleniyor....

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası
gazete haberleri