Sağlık

Uzmanlardan düşük doğurganlık oranlarına karşılık tüp bebek erişiminin genişletilmesi çağrısı





Tüp Bebek Tedavisi: Sağlık Harcaması Değil, Geleceğe Stratejik Ekonomik Yatırım

Üreme Tıbbının Kalbi Antalya’da Attı: Kongreden Çıkan Veriler, Tüp Bebeğin Ülke Ekonomisine Katkısını Gözler Önüne Serdi

Antalya’nın parlayan güneşi altında, Türkiye’nin ve dünyanın üreme sağlığına dair önemli sorularına yanıt arandı. Türk Üreme Sağlığı ve İnfertilite Derneği (TSRM) tarafından 20-23 Kasım 2025 tarihlerinde düzenlenen 13. Üreme Sağlığı ve İnfertilite Kongresi, alanında Türkiye’nin en kapsamlı bilimsel buluşmalarından biri olarak kayıtlara geçti. Kongre, sadece tıbbi yenilikleri değil, aynı zamanda üreme sağlığı politikalarının ülkenin sosyo-ekonomik geleceğini nasıl şekillendirdiğine dair çarpıcı bir araştırmayı da gündeme taşıdı.

Dört gün boyunca devam eden yoğun bilimsel program, 27 farklı ülkeden 100’ün üzerinde yabancı katılımcıyı ağırladı ve toplamda 800’ü aşkın delegeyi bir araya getirdi. Bilgi alışverişinin merkezinde, Türkiye’den 185 konuşmacı ve oturum başkanı ile 17 ülkeden 38 yabancı bilim insanının liderlik ettiği oturumlar yer aldı. Bu oturumlarda, üreme tıbbının en güncel gelişmeleri masaya yatırılırken, kongrenin belki de en fazla yankı uyandıran sunumu, tüp bebek (IVF) tedavilerinin ekonomik etkilerine ışık tutan öncü bir çalışmaydı.

Bir Kamu Politikası İkilemi: Düşen Doğurganlık ve Yaşlanan Nüfus

Kongrenin arka planında, Türkiye’nin geleceğini tehdit eden demografik bir gerçek yatıyor. Doğurganlık oranlarındaki hızlı düşüş, nüfusun giderek yaşlanması ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak öngörülen işgücü daralması, politika yapıcılar için önemli riskleri beraberinde getiriyor. İşte tam da bu noktada, Reproductive BioMedicine Online dergisinde yayımlanan ve kongrede detayları paylaşılan yeni araştırma, konuya farklı bir perspektiften bakıyor. Çalışma, devlet destekli tüp bebek tedavisinin sadece bir sağlık harcaması olmadığını, aksine uzun vadede yüksek getirisi olan stratejik bir ekonomik yatırım olduğunu bilimsel verilerle kanıtlıyor.

Prof. Dr. Hakan Yaralı Liderliğindeki Çığır Açıcı Araştırma

Prof. Dr. Hakan Yaralı önderliğinde, Anatolia Tüp Bebek Merkezi ve Hacettepe Üniversitesi uzmanlarınca yürütülen bu kapsamlı araştırma, Türkiye’de tüp bebek yöntemiyle dünyaya gelen tekil bebeklerin, yaşamları boyunca devlet hazinesine sağladığı net vergisel katkıyı hesaplamayı amaçladı. Araştırmacılar, hesaba katılan kalemler arasında, devletin yaklaşık %80’ini karşıladığı IVF tedavi maliyetlerinin yanı sıra, bireyin yaşamı boyunca aldığı eğitim, sağlık ve sosyal destek harcamalarını da dahil etti. Yani, bir vatandaşın devlete maliyetinin neredeyse tamamı bu modele yansıtıldı.

Elde edilen sonuçlar, düşündürücü olduğu kadar umut verici. Hesaplamalara göre, IVF ile doğan bir birey, ortalama 40 yaşından itibaren devlete net katkı sunmaya başlıyor. Bu, bireyin ödediği vergilerin, kendisi için yapılan tüm kamu harcamalarını (tedavi masrafları dahil) aşmaya başladığı anlamına geliyor.

Rakamlar Ne Söylüyor? Yatırım Geri Dönüyor ve Kâra Geçiliyor

Araştırmanın ortaya koyduğu somut veriler, politika yapıcılar için son derece net bir tablo çiziyor:

  • Tüm yaş grupları birlikte değerlendirildiğinde, bir canlı doğuma ulaşmak için ortalama kamu maliyeti 3.785 dolar olarak hesaplanıyor.
  • Buna karşılık, IVF ile dünyaya gelen bir vatandaşın, yaşamı boyunca devlet bütçesine sağladığı indirilmiş değerle ortalama net vergi katkısı 1.651 dolar seviyesinde.

Bu rakamlar, ilk bakışta bir maliyet gibi görünen devlet desteğinin, aslında orta vadede geri dönen ve kamu maliyesini kâra geçiren bir yatırım olduğunu gösteriyor. Devletin yaptığı başlangıç yatırımı, IVF ile doğan bireyin çalışma hayatına aktif olarak katılması ve vergi ödemeye başlamasıyla birlikte pozitif bir dönüş sağlıyor.

Doğal Gebelik ile IVF Arasında Şaşırtıcı Benzerlik

Çalışmanın dikkat çeken bir diğer bulgusu da, IVF ile doğan bireylerin mali dengeye ulaşma yaşının, doğal yolla doğanlara çok yakın olması. Araştırmaya göre, doğal gebelikle dünyaya gelen bireylerde devlete olan maliyet ile katkı arasındaki denge ortalama 38 yaşında sağlanırken, bu rakam IVF ile doğanlarda ortalama 40 yaş civarında gerçekleşiyor. Aradaki bu küçük fark, IVF’nin kamu maliyesi üzerindeki uzun vadeli etkisinin doğal yollarla doğumdan çok da farklı olmadığını ortaya koyuyor.

Daha da önemlisi, çalışma 38 yaşına kadar olan anne gruplarında devletin IVF’ye yaptığı yatırımın her durumda pozitif net getiri sağladığını vurguluyor. Bu bulgu, özellikle ileri anne yaşlarında dahi, kamu desteğinin ekonomik açıdan rasyonel olduğuna işaret ediyor.

Stratejik Bir Adım: İnfertilite Tedavisi, Ekonomik ve Demografik Bir Kalkan

Araştırmacılar, hızla yaşlanan Türkiye nüfusu ve endişe verici seviyelere inen doğurganlık oranları düşünüldüğünde, bu verilerin kritik öneme sahip olduğunun altını çiziyor. Çalışma, IVF’yi sadece bireysel mutluluk ve aile kurma hayali sunan bir tıbbi tedavi olmanın ötesine taşıyor. Artık bilimsel veriler, tüp bebek tedavisini, ülkenin gelecekteki üretim gücünü, vergi tabanını ve ekonomik sürdürülebilirliğini destekleyen stratejik bir kamu yatırımı olarak tanımlıyor.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) infertiliteyi bir hastalık olarak tanımladığı ve tedaviye erişimi temel bir insan hakkı olarak gördüğü biliniyor. Bu yeni araştırma ise, etik ve insani çerçeveye güçlü bir ekonomik argüman daha ekliyor. Çalışma, tüp bebek tedavilerine sağlanan kamu finansmanının, sadece insani değil, aynı zamanda rasyonel, verimli ve geri dönüşü yüksek bir politika aracı olduğunu belgeliyor.

Geleceğe Yönelik Çıkarımlar: Daha Güçlü Destek Mekanizmalarına Çağrı

Türkiye’nin düşen doğurganlık hızı karşısında, IVF tedavisine erişimin genişletilmesi ve mevcut kamu desteklerinin güçlendirilmesi, artık sadece bir sağlık politikası değil, aynı zamanda demografik ve ekonomik bir zorunluluk olarak öne çıkıyor. Kongrede paylaşılan bu çığır açıcı çalışmanın sonuçları, karar vericilere açık bir mesaj veriyor: IVF’nin sağladığı vergisel getiriler ve uzun vadeli ekonomik faydalar dikkate alındığında, bu alandaki daha güçlü bir kamu destek mekanizması sadece etik değil, ekonomik olarak da son derece haklı. Antalya’da düzenlenen bu önemli kongre, üreme sağlığını Türkiye’nin gelecek vizyonunun merkezine yerleştiren bir bilimsel diyaloğun kapılarını araladı.


İlgili Haberler

Japonların çörek otu araştırması tamamlandı: Faydaları sayılamıyor

haberci

Temel Reis olmak istedi, ağır bedeller ödedi

haberci

Uyku kalitesini zirveye çıkaran hareketler açıklandı

haberci

Yorum Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası