Kredi Faizlerinde Çarpıcı Ayrışma: Bakan’ın Kolay Erişim Vurgusuna İş Dünyasından Sert Tepki
Bir Açıklama, İki Farklı Gerçeklik
Hükümet kanadından gelen “finansmana erişim kolaylaşıyor” mesajları ile işletmelerin fiiliyatta karşılaştığı yüksek maliyetler arasında giderek büyüyen bir uçurum var. Bakan Şimşek, makroekonomik istikrar programı kapsamında alınan tedbirlerin meyvelerini vermeye başladığını ve kredi kanallarının açıldığını vurgularken, sahada, özellikle KOBİ’ler ve esnaf, bambaşka bir tabloyla karşı karşıya. Bu durum, sadece bir iletişim sorunundan ziyade, finansal aktarım mekanizmasında ciddi bir tıkanıklık olduğuna işaret ediyor.
– Rifat Hisarcıklıoğlu, TOBB Başkanı
Hisarcıklıoğlu’nun Hesap Sorması: Rakamlar Ne Diyor?
TOBB Başkanı, sosyal medya üzerinden yaptığı bu nadir ve sert çıkışla, konuyu teknik bir tartışmanın ötesine taşıyarak toplumsal bir hesap sorma platformuna getirdi. Hisarcıklıoğlu’nun altını çizdiği rakamlar çarpıcı:
Merkez Bankası Politika Faizi: %38 (Düşüş trendinde)
Ortalama Ticari Kredi Faizi: %48 (Yaklaşık 10 puan fark)
KOBİ’lere Uygulanan Faiz Oranı: %50 – %55 (Politika faizinden 12-17 puan daha yüksek)
Bu fark, bankacılık sisteminin risk algısı, sermaye maliyetleri ve kâr marjı beklentileri gibi faktörlerle politika değişikliklerine nasıl tepki verdiğinin somut bir göstergesi. Hisarcıklıoğlu, Merkez Bankası’nın faiz indirim adımlarını “doğru ve yerinde” bulduğunu belirtse de, asıl eleştiriyi, bu adımların nihai kullanıcıya ulaşması gereken aracı kurumlara, yani bankalara yöneltiyor.
Bankaların Savunma Hattı ve Sessizlik Duvarı
Peki, bankalar bu yüksek faiz marjlarını neye dayandırıyor? Finans sektöründen gelen, resmi olmayan açıklamalar genellikle şu noktalara vurgu yapıyor:
- Enflasyon Riski: Gelecekteki enflasyon beklentileri hala yüksek seyrederken, bankalar reel getirilerini korumak istiyor.
- Kredi Risk Primi: Ekonomik belirsizlik ortamında, özellikle KOBİ’lere verilen kredilerde temerrüt riskinin halen yüksek olduğu değerlendirmesi.
- Mevduat Rekabeti: Yine de mevduat toplamak için belirli bir faiz seviyesini koruma zorunluluğu.
- Sermaye Yeterliliği ve Regülasyon Maliyetleri: Basel kriterleri ve yerel düzenlemelerin getirdiği ek maliyetler.
Ancak, TOBB Başkanı’nın bu hesap sormasının ardından, bankalar veya bankacılık sektörünü temsil eden üst kuruluşlardan henüz detaylı ve kamuoyunu tatmin edici bir açıklama gelmemiş olması, diyaloğun ne kadar zayıf olduğunu gözler önüne seriyor.
Sonuç: Güven Bunalımı mı, Sistemik Tıkanıklık mı?
Bu tartışma, basit bir faiz oranı meselesinden çok daha derin anlamlar taşıyor. Hisarcıklıoğlu’nun sözleri, Türkiye’nin önde gelen iş adamlarını ve küçük esnafını temsil eden bir kurumun, hükümetin ekonomi yönetimi ile finans sektörü arasında sıkışıp kaldığını ve artık bu sıkışmışlığa isyan ettiğini gösteriyor.
Durum, Merkez Bankası’nın para politikasının reel ekonomiye etkin bir şekilde iletilememesi, yani “monetary transmission mechanism”de bir aksama olduğu şüphesini güçlendiriyor. Eğer bu kopukluk giderilemezse, enflasyonla mücadelede elde edilmeye çalışılan kazanımlar, reel sektörün iflaslar ve işsizlikle boğuşması pahasına gelebilir.
Özetle: Mehmet Şimşek’in “kolay erişim” vurgusu ile Rifat Hisarcıklıoğlu’nun “yüzde 55 faiz” isyanı arasındaki uçurum, Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği hassas dönemin en net fotoğrafını çekiyor. İş dünyasının bu sesli itirazı, sadece faizlerin düşmesini değil, aynı zamanda ekonomi yönetimi, finans sektörü ve reel sektör arasında şeffaf, adil ve işleyen bir diyaloğun acilen tesis edilmesi gerektiğini haykırıyor. Hisarcıklıoğlu’nun bu çıkışı, sessiz kalınan pek çok konunun artık masaya yatırılması için bir dönüm noktası olabilir.