Pandeminin Gölgesinde Parlayan Bir Sanat: Kimya Mühendisinden Çakıl Taşı Başyapıtları
Küresel salgın, birçok insanın yaşam ritmini sekteye uğratırken, bazıları için ise saklı kalmış yeteneklerin keşfine vesile oldu. Antalya’nın sakin bir köşesinde yaşayan emekli kimya mühendisi Sopiha Eyüboğlu Ügümü, bu zorlu dönemi, kendine yepyeni bir sanat evreninin kapılarını aralayarak değerlendiren nadir isimlerden biri. Evde geçirilen uzun saatleri anlamlı bir tutkuya dönüştürme çabası, onu sahillerin sessiz hazinesi çakıl taşlarıyla tanıştırdı ve bu tanışıklık, benzersiz bir sanat yolculuğunun ilk adımı oldu.
Sahillerin Hazinesi, Evde Sanatın Kalbine Dönüşüyor
Ügümü, pandemi günlerinde zamanını değerlendirebileceği bir hobi arayışındayken, dijital dünyada rastladığı çakıl taşı sanatıyla büyülenerek bu alana yöneldi. Bu merak, onu Antalya’nın büyüleyici sahillerine, Lara’dan Konyaaltı’na uzanan kumsallara taşıdı. Her biri eşsiz şekil, renk ve dokuya sahip çakıl taşlarını titizlikle toplayan Ügümü, bu doğal malzemeleri önce evinde küçük bir atölyeye, ardından ise kişisel bir sanat mabedine dönüştürdü.
İlk etapta sade kompozisyonlarla yola çıkan Ügümü, zamanla becerilerini ustalıkla geliştirerek taşlara olan derin tutkusunu bir sanat felsefesine çevirdi. “Doğayı seven herkes bu tabloları yaratabilir” diyen sanatçı için her taş, bir hikayenin sessiz anlatıcısı haline geldi. Evinin bir odasını adeta bir sanat tapınağına dönüştüren Ügümü, burada sergilediği ilk eserleriyle ailesi ve yakın çevresinden aldığı övgülerle motive oldu. Bu içten destek, onun için en güçlü ilham kaynağıydı.
Beş Yılda Yüzü Aşan Eser: Taşlarla Dokunan Masallar
Yaklaşık beş yıllık bir süreçte Ügümü’nün ellerinden yüzden fazla eser hayat buldu. Her biri, sanatçının tabiriyle “benzersiz bir masal” barındıran bu tablolar, yalnızca görsel bir şölen sunmakla kalmıyor, aynı zamanda derin bir duygusal yankı uyandırıyor. Ügümü, eserlerinin yaratım sürecinin tamamen hikayeye ve elindeki doğal malzemelere bağlı olarak şekillendiğini ifade ediyor. Antalya’nın, bu sanat için sunduğu malzeme çeşitliliğiyle bir hazine olduğunu vurgulayan sanatçı, “Lara’da başka, Konyaaltı’nda başka bir taş dünyası var” diyerek şehrin doğal zenginliğini gözler önüne seriyor.
Bu keşif yolculuğunun en unutulmaz anlarından biri, bir yürüyüş sırasında fil kafasına benzeyen bir taş bulmasıyla yaşandı. Bu taşı ustalıkla işleyerek bir fil figürüne dönüştüren Ügümü, doğanın sunduğu formları sanata çevirmenin tarifsiz heyecanını yaşadığını dile getiriyor. Eserlerinde genellikle doğa motiflerini ve insan bağlarını işleyen sanatçı, özellikle çocukların ve gençlerin bu renkli, dokunulabilir sanata olan hayranlığından büyük mutluluk duyduğunu belirtiyor.
Yerel Kumsallardan Dünya Sahnesine: Bir Sanatçının Yükselişi
Sopiha Eyüboğlu Ügümü’nün azim ve tutkuyla yarattığı eserler, kısa sürede Antalya’nın sanat çevrelerinde yankı uyandırdı. İlk kişisel sergisini Muratpaşa’daki Fikret Okyar Sergi Salonu’nda açarak sanatını daha geniş kitlelerle buluşturan Ügümü, bu başarısını şehir sınırlarının ötesine taşıdı. Eserleri, Trabzon’da düzenlenen uluslararası bir sanat festivalinde yer alarak büyük beğeni topladı ve sanatçıya ulusal ölçekte bir tanınırlık kazandırdı.
Sanat yolculuğunun en parlak dönüm noktalarından biri, eserlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın himayesindeki prestijli bir etkinlikte sergilenmesiydi. 1-9 Kasım tarihlerinde düzenlenen Antalya Kültür Yolu Festivali’nde tablolarını sanatseverlerle buluşturan Ügümü, binlerce ziyaretçiye ilham verdi. Eserlerini inceleyenlerin, doğaya ve sıradan görünen taşlara artık “farklı bir bakışla” yaklaştığını gözlemleyen sanatçı, bu dönüşümün kendisi için en büyük ödül olduğunu vurguluyor.
Doğa Aşkının Sanata Yansıyan Şiiri ve Evrensel Bir Çağrı
Ügümü, çakıl taşı sanatını, içindeki doğa sevgisinin elle tutulur bir yansıması olarak tanımlıyor. “Bu eserler, doğaya olan tutkumun küçük bir aynası” diyen sanatçı, her tablonun izleyicilere doğayı yeniden keşfetme fırsatı sunduğuna inanıyor. Bu inanç, onun sanatını daha da derin ve anlamlı kılıyor.
Kimya mühendisliğinden emekli bir bireyin, hayatının yeni bir evresini böylesine yaratıcı ve üretken bir şekilde şekillendirmesi, herkese ilham veren bir öykü sunuyor. Sopiha Eyüboğlu Ügümü, kendi deneyimlerinden hareketle bir çağrıda bulunuyor: Herkesin bir sanat dalı ya da hobiyle uğraşmasının, hayata eşsiz bir değer ve anlam katacağını vurguluyor. Onun hikayesi, tutkunun ve yeni başlangıçların gücünün yaş ya da geçmiş meslek fark etmeksizin mümkün olduğunun canlı bir kanıtı olarak, Antalya sahillerinden yükselen zarif ama etkileyici bir sanat ışığı olmaya devam ediyor.