Küresel Bir Sağlık Tehdidi: Mutasyona Uğrayan H3N2 Grip Virüsü Hızla Yayılıyor
Dünya, COVID-19 pandemisinin gölgesinden tam çıkmaya çalışırken, bu kez de influenza A H3N2 virüsünün önemli ölçüde mutasyona uğramış ve agresif bir versiyonuyla karşı karşıya. Sadece birkaç hafta içinde, Asya’dan Avrupa’ya, Kuzey Amerika’dan Okyanusya’ya kadar onlarca ülkede vaka sayılarında ani ve dik bir yükseliş kaydedildi. Bu yeni dalga, sıradan bir mevsimsel grip aktivitesinden çok daha farklı bir profil çiziyor; hem yayılma hızı hem de genetik yapısındaki değişiklikler, sağlık otoritelerini ve epidemiyologları alarma geçirdi.
Cambridge Üniversitesi Patojen Evrimi Merkezi Direktörü Prof. Derek Smith, yaptığı açıklamada, bu mutasyonların kombinasyonunun ender görüldüğünü ve virüsün “antijenik sıçrama” olarak adlandırılan, bağışıklık sistemini şaşırtacak derecede köklü bir değişim geçirdiğini vurguladı. Smith, “Bu durum, virüsün küresel yayılım riskini katlanarak artırıyor. Toplumun bu spesifik varyanta karşı önceden var olan bağışıklık hafızası son derece kısıtlı. Bu da onun için adeta açık bir davetiye niteliğinde” dedi.
İngiltere’deki dünyanın önde gelen influenza araştırma merkezlerinden Francis Crick Enstitüsü Küresel İnfluenza Merkezi’nin Direktörü Prof. Nicola Lewis ise durumu daha da netleştiriyor: “Bu ölçekte ve bu dinamiklerle yayılan bir H3N2 varyantını en az bir on yıldır görmemiştik. Virüsün davranış biçimi, öngördüğümüz klasik mevsimsel modelin dışına çıktı. Normalde belirli yaş gruplarında yoğunlaşan grip, şu anda tüm demografik gruplarda, özellikle de okul çağındaki çocuklar ve genç yetişkinler arasında alışılmadık bir hızla yayılıyor.”
Uzmanların altını çizdiği en kritik nokta, bu yeni H3N2 versiyonunun daha önce yaygın şekilde dolaşımda olmaması nedeniyle, nüfus genelinde doğal yollarla kazanılmış bağışıklığın neredeyse yok denecek kadar az olması. Bu bağışıklık boşluğu, virüsün önünde çok az engel olduğu anlamına geliyor ve bu da potansiyel olarak enfekte olabilecek kişi sayısında büyük bir artışa yol açıyor. Klinik bulgular, yüksek ateş, şiddetli kas-eklem ağrıları, bitkinlik, kuru öksürük ve boğaz ağrısı gibi klasik grip semptomlarını içerse de, özellikle 65 yaş üstü bireylerde, kronik kalp-akciğer hastalığı olanlarda ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde zatürre gibi ciddi komplikasyon riski belirgin şekilde daha yüksek.
Bir diğer endişe verici gelişme ise mevcut grip aşıları ile bu yeni varyant arasındaki uyumsuzluk. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) her yıl bir sonraki grip sezonu için önerdiği aşı bileşenleri, bir önceki yıl dolaşımda olan suşlara göre belirleniyor. Ancak bu hızlı mutasyon, aşı üretim sürecinin gerisinde kalınmasına neden oldu. Oxford Üniversitesi Pandemi Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Christoph Fraser, bu durumu şöyle açıklıyor: “Mevcut aşılar, dolaşımdaki bu spesifik H3N2 varyantı ile tam olarak eşleşmiyor. Bu, aşının enfeksiyonu tamamen engelleme (sterilizan bağışıklık) olasılığını düşürüyor. Ancak, çapraz koruma dediğimiz mekanizma hala işliyor. Aşı olmak, hastaneye yatış, yoğun bakım ihtiyacı ve ölüm gibi en ağır sonuçlara karşı hala önemli bir koruma kalkanı sağlayabilir. Bu sezon aşının koruyuculuk düzeyi önceki yıllara göre daha düşük olsa da, özellikle risk grupları için hayat kurtarıcı olabilir.”
Virüsün yayılma hızı, bazı bölgelerde alışılmadık derecede erken ve şiddetli bir grip sezonunun başlamasına neden oldu. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da, okullarda yaşanan yoğun devamsızlık ve personel yetersizliği nedeniyle bazı eğitim kurumları geçici olarak kapatılmak zorunda kaldı. Sağlık sistemleri, COVID-19 hastalarının yanı sıra artan grip vakalarıyla da baş etmeye çalışıyor.
Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı Grip Programı Başkanı Dr. Suzanne McDonald, bu dönemde kişisel hijyen ve toplum sağlığı önlemlerinin kritik önem taşıdığını vurguluyor: “Öksürük ve hapşırık sırasında ağız ve burnun tek kullanımlık mendille veya dirsek içi ile kapatılması, ellerin en az 20 saniye sabun ve suyla sık sık yıkanması veya alkol bazlı dezenfektanlarla temizlenmesi, bulaş zincirini kırmak için en temel ve etkili yöntemlerdir.”
Uzmanların bir diğer ortak tavsiyesi ise grip benzeri semptomlar (ateş, öksürük, vücut ağrısı) gösteren kişilerin mümkünse iyileşene kadar evde kalması yönünde. Dışarı çıkılması zorunlu ise, kapalı ve kalabalık alanlardan kesinlikle kaçınılması, maske kullanımının düşünülmesi ve sosyal mesafeye dikkat edilmesi gerekiyor. Bu önlemler, sadece bireyin kendi sağlığı için değil, virüsün toplum içinde yayılma hızını düşürerek sağlık sisteminin üzerindeki yükü hafifletmek ve en savunmasız grupları korumak için de büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, dünya, influenza virüsünün sürekli evrim geçirme kabiliyetinin bir kez daha somut bir kanıtıyla karşı karşıya. H3N2’nin bu yeni ve hızlı yayılan varyantı, küresel grip izleme ağlarının, hızlı genomik sekanslamanın ve esnek aşı üretim teknolojilerinin ne kadar hayati olduğunu gözler önüne seriyor. Uzmanlar, önümüzdeki haftalarda vaka sayılarının daha da artabileceği konusunda uyarırken, bilim dünyası da virüsü daha yakından izlemek ve gelecekteki potansiyel dalgalara hazırlanmak için yoğun bir çalışma içinde.