Nihat Kahveci’nin Kritik Analizi: Galatasaray’ın Monaco İkilemi ve “Çeyrek Final” Vurgusu
Ünlü yorumcu, Kontraspor YouTube kanalında yaptığı değerlendirmede, Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki performansını mercek altına aldı ve çarpıcı tespitlerde bulundu.
Şampiyonlar Ligi’nde Monaco karşısında alınan 1-0’lık mağlubiyet, Galatasaray taraftarında ve futbol kamuoyunda derin bir analiz sürecini başlattı. Bu tartışmalara son noktayı koyan isimlerden biri de tecrübeli yorumcu ve eski millî futbolcu Nihat Kahveci oldu. Kahveci, Kontraspor’un YouTube yayınında masaya yatırdığı maçla ilgili, yalnızca skora odaklanmayan, takımın oyun karakterine ve sezon içindeki tekrarlayan davranış kalıplarına ışık tutan kapsamlı bir değerlendirme yaptı.
Kahveci’nin en dikkat çeken vurgusu, Galatasaray’ın aynı maç içinde sergilediği iki farklı yüz oldu. “Siyahla beyaz gibiydi” benzetmesini kullanan yorumcu, ilk yarı ile ikinci yarı arasındaki uçuruma dikkat çekti. “İkinci yarı ne olduysa… Başka bir takım mı çıktı?” sorusunu yönelterek, performanstaki düşüşün radikal boyutunu gözler önüne serdi. Hatta bu düşüşün somut bir örneği olarak, ikinci yarıda Abdülkerim Bardakçı’nın (Balogun) kaçırdığı net gole işaret etti ve “Balogun hat-trick yapabilirdi, sağ olsun kaçırdı” ifadesiyle durumun ciddiyetini vurguladı.
Nihat Kahveci, bu durumun tesadüfi olmadığını, Galatasaray’ın sezon içinde benzer senaryoları tekrarladığını belirterek analizini derinleştirdi. Takımın, Fenerbahçe derbisi ve Samsunspor karşılaşmalarında da aynı şekilde ilk yarıyı etkili oynayıp, ikinci yarıda oyundan düştüğünü hatırlattı. Bu tutarsızlığa anlam veremediğini dile getiren Kahveci, “İlk yarıyı izleyip Galatasaray Monaco’ya kaybetti diyoruz. Monaco ikinci yarı 4 gol atsa neden attı demem” diyerek, rakibin ikinci yarıdaki üstünlüğünün Galatasaray’ın kendi iç dinamiklerindeki bir sorundan kaynaklandığına işaret etti.
Peki, bu çöküşün arkasındaki nedenler neydi? Nihat Kahveci, ikinci yarıda yaşananları adeta bir ameliyat masasına yatırdı. Teknik hatalara ve bireysel performans düşüşlerine odaklanan yorumcu, kritik pas hatalarını örnek gösterdi: “Barış Sane’ye pas vermeye çalışıyor, kaptırıyor. Osimhen Barış’ın önüne atsa karşı karşıya kalacak, uzun atıyor. Jakobs, Barış’a veremiyor.” Bu aksiyonların aslında potansiyel gol fırsatlarına dönüşebilecekken, basit bireysel hatalarla savunmaya geri dönüşe sebep olduğunu anlattı.
Ancak Kahveci’nin tespiti yalnızca teknik hatalarla sınırlı değildi. Asıl vurucu analiz, bu hataların fiziksel ve taktiksel bir kısır döngüyü nasıl tetiklediği üzerineydi. “Bunlar hep pozisyon olabilecek aksiyonlar ama bireysel hatalardan top geriye dönüyor. Geriye dönerken harcadığın efor da var” diyerek, sürekli geriye dönüşlerin takımı fiziksel olarak tükettiğini ima etti. Bu durumu çarpıcı bir metaforla özetledi: “Zaten gitmiyor makine, benzinciye uğruyor ‘Baba bugün benzin yok’ Yok yani ikinci yarı.” Bu ifadeyle, takımın ikinci yarıda hem fiziksel hem de mental olarak “yakıtının” bittiğini, motorun çalışmadığını vurguladı. Sonuç olarak, “Galatasaray’ın gücü 60 dakikaydı, 45’e inmiş gibi” yorumunu yaparak, takımın dayanıklılık süresindeki dramatik azalmaya dikkat çekti.
“İlk yarıdaki Galatasaray oyunu çeyrek final görür.”
Nihat Kahveci, değerlendirmesini bitirirken, Galatasaray camiasını hem umutlandıracak hem de düşündürecek son derece iddialı bir çıkarımda bulundu. Takımın Monaco maçının ilk yarısında sergilediği oyun kalitesi, organizasyon ve karşı takımı zorlayan futbolun, Şampiyonlar Ligi standartlarında bile çok üst düzey olduğunu savundu. Bu performansın sürdürülebilir olması halinde, Galatasaray’ın Avrupa’nın en prestijli kupasında çeyrek final hedefini gerçekçi kılabileceğini öne sürdü. Bu iddia, aslında takımın sahip olduğu potansiyelin ne kadar yüksek olduğunu, ancak aynı zamanda bu potansiyeli neden 90 dakika boyunca ortaya koyamadığı sorusunu bir kez daha zihinlere kazıdı.
Sonuç olarak, Nihat Kahveci’nin analizi, Galatasaray’ın sadece bir maçını değil, sezona yayılan kritik bir zafiyetini ortaya koydu: Tutarsızlık ve dayanıklılık sorunu. İlk yarılarda Avrupa çapında etkili olabilen takım, ikinci yarılarda hem bireysel hatalar hem de fiziksel/mental düşüş nedeniyle bu etkiyi koruyamıyor. Kahveci’nin “çeyrek final” vurgusu, aslında takıma bir hedef değil, bir ayna tutuyor: Eğer 90 dakika boyunca ilk yarıdaki kimlikle oynayabilirse, ulaşamayacağı hedef yok. Ancak “siyahla beyaz” arasında gidip gelen bu performans grafiği düzeltilmezse, Avrupa arenasında üst tura çıkmak hayal olmaya devam edecek. Bu analiz, tüm futbol kamuoyu için, bir maçın ötesinde, takım oyununun sürdürülebilirliği üzerine düşünmeye davet eden önemli bir katkı niteliğinde.