Aile Hekimliği Sisteminde Kritik Eşik: Sağlık Örgütleri Seslerini Yükseltti
İstanbul’da, aile hekimliği sisteminin kronikleşen sorunlarına dair kaygılar, bugün tarihi bir dayanışma ile bir kez daha kamuoyunun gündemine taşındı. Sistemin temel aktörleri olan aile hekimleri, aile sağlığı merkezi çalışanları ve nihayetinde hastaların yaşadığı zorluklar, İstanbul Tabip Odası ev sahipliğinde düzenlenen geniş katılımlı bir basın toplantısında masaya yatırıldı. Toplantı, sadece şikayetleri dile getirmekle kalmadı, acil ve somut çözüm önerilerini de Sağlık Bakanlığı’nın dikkatine sundu.
Tarihi Bir Dayanışma: Tüm Örgütler Tek Ses Oldu
Toplantının en dikkat çekici yanı, sektördeki tüm paydaşları bir araya getiren kapsayıcılığı oldu. İstanbul Tabip Odası temsilcilerinin yanı sıra, sahada emek veren hekim ve sağlık çalışanlarının sesi olan on farklı meslek örgütü ve sendika aynı platformda buluştu. İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED), Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN), Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS), Genel Sağlık İş Sendikası, Hekimsen İstanbul Şubesi, Hekim Birliği Sendikası, HEP-SEN İstanbul Şubeleri, Hürriyet Sağlık Sen İstanbul Şubesi, Güç Sağlık Sen ve SES İstanbul Şubelerinin bu ortak duruşu, sorunların boyutunun ve ivediliğinin altını çizdi.
Dr. Uluç’tan Sert Tepki: “Dilimizde Tüy Bitti, Bakanlık İnatlaşıyor”
Toplantıda söz alan İSTAHED Başkanı Dr. Sercan Ahmet Uluç, aile hekimlerinin uzun süredir hem sahada hem de medyada dile getirdiği sorunların sistematik bir şekilde görmezden gelindiğini vurgulayarak, Sağlık Bakanlığı’na yönelik sert ve duygusal bir çıkış yaptı. Dr. Uluç, “1 yıldır hem sahada hem yazılı görsel basında yaşadığımız sıkıntıları ve çözüm önerilerimizi söylemekten artık dilimizde tüy bitti” diyerek başladığı konuşmasında, Bakanlığın “saçma bir inatlaşma” içinde olduğunu ve tepkileri yok saydığını ifade etti.
Dr. Uluç, özellikle performans ve ücret sistemine odaklanan yeni düzenlemeleri eleştirdi. Hekimlerin büyük tepkisine neden olan ve “eziyet yönetmeliği” olarak nitelendirilen düzenlemelerde yapılan küçük değişikliklerin sorunu çözmediğini belirtti. “Saçma olan maddeleri daha az saçma hale getirerek geri adım atmış gibi yaptınız. Sonuç olarak yine saçma yine hukuksuz bir mevzuatla çalışmaya devam ediyoruz” sözleriyle, değişikliklerin yüzeysel olduğunu vurguladı.
Maaş Kesintileri ve “Kölelik Sistemi” Suçlaması
Konuşmanın en çarpıcı bölümü, hekimlerin gelir modeline ilişkindi. Dr. Uluç, maaşların yaklaşık %60’ının ek ödemelerden oluştuğunu ve bu ödemelerin hasta sayısı gibi onlarca parametreye bağlandığını hatırlattı. Bu sistemin, hekim hasta olsa ve çalışamasa dahi ciddi gelir kaybına yol açtığını anlattı: “Aylık gelirimizi öyle bir hale getirdiniz ki hasta olup 1 ay çalışamadığımızda bir önceki maaşımızın ancak %40’ını alabiliyoruz.”
Bu durumu Sağlık Bakanı ve bürokratların çalışma koşullarıyla kıyaslayan Dr. Uluç, sert sorular yöneltti: “Sizin maaşlarınızın yüzde kaçı ek ödemeden oluşuyor? … Ve herhangi bir sebeple 1 ay çalışamadığınızda bir önceki maaşınızın yüzde kaçını alıyorsunuz?” Bu soruların ardından gelen ifadeler ise toplantının belki de en sert cümleleri oldu: “Bu yaptığınız, %60’ı ek ödemeden oluşan maaş sistemi size göre bir performans sistemi olabilir ancak bu bas baya bir kölelik sistemidir. Kusura bakmayın ama biz sizin köleniz değiliz!!”
OECD Raporu: Türkiye Sağlıkta Son Sıralarda
Dr. Uluç, geçtiğimiz ay yayınlanan ve Türkiye’nin sağlık alanındaki durumunu net bir şekilde ortaya koyan OECD ‘Sağlığa Bir Bakış’ raporuna dikkat çekti. Rapora göre Türkiye, nüfusa oranla hekim sayısında son sırada yer alıyor. Hemşire sayısında ise daha önce 37. sırada olan ülkenin, bu yıl itibarıyla sonuncu sıraya gerilediği bilgisini paylaştı.
Bu yetersiz personel sayısına rağmen aile hekimlerinin üstlendiği devasa iş yükünü sıraladı: “Ülkedeki polikliniğin yüzde 40’ını yapıyoruz, aşı izlem yapıyoruz, saçma sapan bir sürü rapor talebiyle boğuşuyoruz, aşı redlerinin peşinden koşuyoruz, ayda yüzlerce izlem tarama yapmaya çalışıyoruz, bir yandan aile sağlığı merkezinin işleyişini yürütüyoruz…”
Raporun bir diğer çarpıcı verisi ise sağlığa ayrılan kaynakla ilgili. OECD ülkelerinde milli gelirden sağlığa ayrılan pay ortalama %9,3 iken, Türkiye’de bu oran sadece %4,7. Kişi başına düşen sağlık harcaması ortalaması 6000 dolar seviyesindeyken, Türkiye’de 2300 dolar seviyesinde kalıyor. Dr. Uluç, “Yani diğer ülkelere göre zaten çok çok az parayla siz bu işi yürütüyorsunuz ve bunu sağlayan, ağır iş yükü altında ezilen bizlerin maaşlarından nasıl kesinti yaparız derdindesiniz” diyerek bu çelişkiye işaret etti.
Son Çağrı: Yönetmeliği Geri Çekin, Birlikte Çalışalım
Dr. Uluç, açıklamasını sistemin çöküş noktasına geldiği uyarısı ve somut bir çağrıyla tamamladı. “Gerçekten yeter artık siz yönetemedikçe biz tükeniyoruz ve artık dayanma sınırlarımızı çok aştınız” ifadelerini kullandı. Çözüm önerisi ise netti: Tartışmalı yönetmeliğin derhal geri çekilmesi ve sahada çalışanların temsilcileriyle birlikte, gerçekçi ve sürdürülebilir bir yönetmelik hazırlamak üzere bir çalıştay düzenlenmesi.
Uyarısını, Bakanlığın hedef olarak gösterdiği uluslararası standartlara da atıfta bulunarak güçlendirdi: “Aksi taktirde bu sistemle o çok istediğiniz OECD ortalamalarına ancak rüyamızda ulaşırız.” Bu sözler, mevcut sistem ve kaynak yetersizliği ile uluslararası başarı hedeflerinin bir hayal olduğunu vurguluyor.
Bu kapsamlı basın toplantısı, aile hekimliği sistemindeki krizin artık sadece bir ücret veya çalışma saati meselesi olmaktan çıktığını, temel bir insan kaynağı ve sistem tasarımı sorununa dönüştüğünü gösterdi. Onlarca örgütün tek yürek olarak yaptığı bu çağrının, Sağlık Bakanlığı tarafından nasıl karşılanacağı, Türkiye’nin birinci basamak sağlık hizmetlerinin geleceği açısından kritik önem taşıyor.