Epstein Davasında Tarihi Karar: Tüm Soruşturma Belgeleri Kamuoyuna Açılabilecek
Jeffrey Epstein davası, Amerikan adalet sisteminin ve kamuoyunun üzerine titrediği, karanlık detaylarıyla sarsıcı bir dosya olmaya devam ederken, şok edici gelişmeler birbirini izliyor. New York Güney Bölgesi Federal Bölge Mahkemesi’nden Yargıç Paul Engelmayer, davayla ilgili uzun süredir beklenen ve kamuoyunda büyük merak uyandıran bir karara imza attı. Yargıç Engelmayer, Epstein’in yakın işbirlikçisi ve kız arkadaşı olarak suçlanan Ghislaine Maxwell‘in yargılandığı dava ile bağlantılı tüm soruşturma belgelerinin, Amerika Birleşik Devletleri Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna açıklanabileceğine hükmetti.
Bu karar, sadece Maxwell davasına ilişkin değil, daha geniş Epstein ağını ortaya çıkarmaya yönelik şeffaflık çabalarının kritik bir ayağını oluşturuyor. Karar, geçtiğimiz hafta Florida’da yaşanan benzer bir gelişmenin hemen ardından geldi. Florida’daki bir federal yargıç da, Epstein hakkında 2000’li yılların başında yürütülen büyük jüri soruşturmasının tutanaklarının mühürlerinin kaldırılması ve kamuoyuna açılması yönündeki Adalet Bakanlığı talebini kabul etmişti. İki kararın art arda gelmesi, uzun yıllardır kapalı kapılar ardında tutulan sırların gün yüzüne çıkması yolunda tarihi bir ivme kazandırdı.
Karanlık Dosyaların İçinde Neler Var?
Yargıç Engelmayer’ın kararıyla birlikte açıklanmasının önü açılan belgeler, sıradan mahkeme evrakı değil. Bu belgeler, davanın en hassas ve çarpıcı kanıtlarını içeriyor. Söz konusu dosyaların arasında, daha önce hiç gün yüzüne çıkmamış olan büyük jüri ifade tutanakları, Epstein’in karmaşık mali kayıtları ve para hareketlerini gösteren belgeler, özel uçak seyahatlerine ilişkin detaylı kayıtlar ve en önemlisi, soruşturmacılar tarafından kurbanlarla yapılan görüşmelerin orijinal notları ve ifadeleri yer alıyor. Bu materyallerin, Epstein’in işlediği iddia edilen suçların boyutunu, yöntemlerini ve olası diğer suç ortaklarını net bir şekilde ortaya koyması bekleniyor.
Adalet Bakanlığı’nın bu yöndeki kararlı adımı aslında Kasım ayında atılmıştı. Bakanlık, New York’taki iki ayrı federal yargıçtan, hem Florida’daki eski hem de Maxwell davasındaki yeni büyük jüri süreçlerine ait tutanakların ve binlerce sayfalık soruşturma materyalinin üzerindeki gizlilik mühürlerinin kaldırılmasını resmen talep etmişti. Bu hamlenin arkasında ise doğrudan Kongre’nin iradesi yatıyor.
Kongre’nin Şeffaflık Yasası: “Epstein Dosyaları Şeffaflık Yasası”
Geçtiğimiz ay Kongre’de kabul edilen ve büyük yankı uyandıran “Epstein Dosyaları Şeffaflık Yasası”, tüm bu süreci hızlandıran yasal dayanak oldu. Bu yasa, federal yetkililere, Epstein davasıyla ilgili mümkün olan tüm belge ve dokümanları, mahremiyet ve adil yargılama hakkı gibi sınırlı istisnalar dışında, tamamen kamuoyuna açıklama yetkisi ve görevi veriyor. Yasanın amacı, olayla ilgili komplo teorilerini sonlandırmak, adalet sistemine duyulan güveni tazelemek ve kurbanların haklarını gözetmek olarak açıklandı.
Bir Skandalın Kısa Tarihi ve Çözülemeyen Sorular
Jeffrey Epstein, en küçüğü 14 yaşında olmak üzere onlarca genç kızı cinsel istismara maruz bırakmak ve uluslararası bir fuhuş çetesi kurmak suçlamalarıyla yargılanıyordu. Ancak dava sonuçlanamadan, 10 Ağustos 2019 tarihinde, New York Manhattan’daki Metropolitan Islah Merkezi’ndeki hücresinde ölü bulundu. Resmi otopsi raporu ölüm nedenini intihar olarak açıklasa da, bu açıklama birçok çevre tarafından şüpheyle karşılandı. Özellikle hapishanedeki gözetim kameralarının arızalı olması, gardiyanların nöbet defterlerini doldurmaması ve Epstein’in bir süre önce intihar gözetiminden çıkarılması gibi detaylar, “örtbas” ve “cinayet” iddialarını güçlendirdi.
Daha önce sızdırılan veya mahkeme kayıtlarına giren bazı belgeler, davaya ismi karışanlar listesinin ne kadar üst düzey ve etkili isimlerle dolu olduğunu gözler önüne serdi. Belgelerde, Prens Andrew, eski ABD Başkanları Donald Trump ve Bill Clinton, eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, Oscar ödüllü aktör Kevin Spacey, pop ikonu Michael Jackson, illüzyonist David Copperfield, ünlü avukat Alan Dershowitz ve eski New Mexico Valisi Bill Richardson gibi dünyaca tanınan simaların isimleri geçiyor. Bu isimlerin çoğu, Epstein ile sosyal veya hayırseverlik bağlantıları olduğunu, herhangi bir yasa dışı faaliyetten haberdar olmadıklarını belirterek kendilerini savundu.
FBI Raporu ve Zıt Görüşler
Ortaya atılan en çarpıcı iddialardan biri, Epstein’in tuttuğu iddia edilen bir “müşteri defteri” veya “kara defterin” varlığıydı. Ancak FBI ve Adalet Bakanlığı, yaptıkları kapsamlı incelemeler sonucunda, ünlü isimlerden oluşan böyle bir listenin varlığına dair somut bir kanıta ulaşamadıklarını açıkladı. Aynı soruşturma, Epstein’in ölümüyle ilgili olarak da nihai bir rapor yayınladı. Raporda, hükümet yetkilileri veya ünlülerin suçuna ortak olması gerekçesiyle öldürüldüğü iddialarını destekleyecek bir bulgu olmadığı, varılan sonucun intihar olduğu belirtildi. Ancak bu resmi açıklamalar, kamuoyundaki şüpheleri ve soru işaretlerini tamamen gidermekten uzak kaldı.
Medya dünyasından da çeşitli iddialar geldi. Muhafazakar yorumcu Tucker Carlson, Epstein’in “İsrail için çalıştığını” ve Washington’daki siyasi çevrelerin bu gerçeği bildiğini, ancak açıkça konuşmaktan çekindiklerini öne sürdü. Wall Street Journal (WSJ) ise farklı bir anekdotu gündeme taşıdı. Gazeteye göre, Ghislaine Maxwell, Epstein’in 50. doğum günü vesilesiyle tanıdıklarından onun hakkında övgü dolu mektuplar yazmalarını istemişti ve bu isteğe cevap verenlerden birinin de o dönem iş insanı olan Donald Trump olduğu iddia edildi.
Sonuç: Gerçekler Gün Yüzüne Çıkacak mı?
Yargıç Engelmayer’ın kararı, sadece hukuki bir karar olmanın ötesinde, toplumsal bir talebe yanıt niteliği taşıyor. Onlarca gencin hayatını karartan, adalet sistemini sorgulatan ve küresel seçkinler tabakasının ahlaki duruşuna dair derin şüpheler uyandıran bu karanlık skandalın, tüm gerçekleriyle aydınlatılması yönünde atılmış kritik bir adım. Önümüzdeki haftalarda ve aylarda açıklanması beklenen binlerce belge, sadece Epstein ve Maxwell’in değil, olayın gerçek boyutunu ve olası diğer sorumluları da gözler önüne serecek. Kamuoyu, yıllardır süren gizem perdesinin nihayet aralanıp aralanmayacağını, adaletin tam manasıyla yerini bulup bulmayacağını heyecan ve endişeyle bekliyor. Bu süreç, modern tarihin en sarsıcı cinsel istismar ve güç skandallarından birinin nihai hesabının sorulup sorulamayacağının da bir testi olacak.