Krizin Üç Cephesi: Miami’de Zorlu Masa, Sınırda Füze Tatbikatı ve Karadeniz’de Gölge Savaşı
ABD-Ukrayna görüşmeleri toprak pazarlığında tıkandı, Rus-Çin askeri işbirliği derinleşirken, Çernobil’den Karadeniz’e uzanan yeni bir riskler zinciri ortaya çıkıyor.
Uluslararası diplomasinin ve savaşın gölgesinde geçen yoğun bir hafta, Ukrayna krizinin birkaç farklı ve eşzamanlı cephede nasıl şekillendiğini gözler önüne serdi. Miami’deki kapalı kapılar ardındaki gerilimli pazarlıklar, Rusya ve Çin’in ortak askeri varlığı ve Karadeniz’in derin sularında süren gölge savaşı, çatışmanın ne kadar karmaşık ve çok boyutlu olduğunu bir kez daha kanıtladı.
ABD ve Ukrayna heyetleri arasında Miami’de tamamlanan üç günlük kritik görüşmeler, en temel ve çözülmesi en zor sorun olan “toprak” meselesinde sert bir duvara çarptı. Axios haber ajansına bilgi veren üst düzey kaynaklar, Rusya’nın Donbas bölgesinden Ukrayna güçlerinin tamamen çekilmesi yönündeki ısrarı nedeniyle müzakerelerin son derece “zorlu” geçtiğini aktardı. Moskova, savaşın başından bu yana elde ettiği askeri avantajı, kalıcı bir kazanım haline getirmek için masada pazarlık gücü olarak kullanıyor.
Donbas: Tarih, Kimlik ve Geri Dönülemez Talepler
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in India Today’e yaptığı ve görüşmelerin arifesine denk gelen açıklamalar, Moskova’nın tutumunun ne kadar sert olduğunu gösteriyordu. Putin, “Ya bu toprakları zorla kurtarırız ya da Ukrayna birlikleri bu toprakları terk eder” diyerek, Donetsk ve Luhansk’ı oluşturan Donbas bölgesinin “kurtarılmasını” bir ölüm kalım meselesi olarak çerçeveledi. Putin yıllardır, ağırlıklı olarak Rusça konuşulan, sanayi merkezi bu bölgenin tarihsel ve kültürel bağlarını vurgulayarak, onu Rus ve Sovyet mirasının ayrılmaz bir parçası olarak tanımlıyor. Ancak uluslararası hukuk, bu toprakları açıkça Ukrayna’nın egemenliği altında görüyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise, ülkesinin toprak bütünlüğünden taviz vermeyeceğini her fırsatta yineliyor. Moskova’nın şu anda kontrol ettiği Donbas’ın yaklaşık yüzde 85’lik kısmını bırakmayı reddetmesi, Miami’deki müzakerelerde barışa giden yolun önündeki en büyük engel olarak öne çıktı. ABD’nin Ukrayna’ya sağlayacağı uzun vadeli güvenlik garantileri üzerine yapılan tartışmalar ise, bu temel çıkmazın gölgesinde kaldı.
Cephede ve Havada: Görüşmeler Devam Ederken Saldırılar Sürüyor
Miami’de diplomasi devam ederken, cephe hattında savaşın şiddeti azalmadı. Rus güçleri, Ukrayna’nın kritik altyapısını hedef alan geniş çaplı bir saldırı dalgası başlattı. Dnipro Nehri üzerindeki önemli endüstri merkezi Kremençuk, bu saldırılardan nasibini aldı. Kentteki bombardımanda elektrik ve su şebekeleri vuruldu, büyük kesintiler yaşandı. Kremençuk, Ukrayna’nın en büyük petrol rafinerilerinden birine ev sahipliği yapmasının yanı sıra, 2022’de bir alışveriş merkezine düzenlenen ve en az 21 sivilin hayatını kaybettiği füze saldırısıyla da hafızalarda kara bir leke olarak kazınmış durumda.
Rusya’nın gece boyunca düzenlediği, en az 650 insansız hava aracı (İHA) ve 51 çeşitli füzenin kullanıldığı saldırılar o kadar yoğundu ki, Ukrayna sınırına yakın Doğu Polonya’daki şehirlerde bile hava saldırısı sirenleri çalmak zorunda kaldı. Kiev bölgesinde ise en az üç sivil yaralandı. Rusya Savunma Bakanlığı, kendi tarafında da 77 Ukrayna İHA’sının düşürüldüğünü ve yedi Rus bölgesi üzerinde drone saldırıları tespit edildiğini açıkladı. Bu, savaşın cephe hattının çok ötesine, her iki tarafın da derinliklerine yayıldığının açık bir göstergesi.
Çernobil’de Yeni Tehlike: Milyar Euroluk Kalkan İşlevini Kaybediyor
Savaşın yarattığı riskler sadece cephelerle sınırlı değil. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından yapılan son açıklama, tüm Avrupa’yı ilgilendiren ciddi bir nükleer güvenlik endişesini gündeme taşıdı. Şubat ayında bir drone saldırısıyla vurulan Çernobil nükleer santralindeki yeni güvenli çatı (NSC), artık radyasyonu engelleme konusundaki temel işlevini yerine getiremiyor.
1.5 milyar euroya mal olan bu devasa 110 metrelik çelik yapı, 14 Şubat’ta radar sistemlerince tespit edilmesi zor bir insansız hava aracının saldırısına uğramıştı. Saldırı, dış çatıda 15 metrekarelik bir delik açmış, ayrıca iç kaplamada çıkan ve ancak iki haftada söndürülebilen bir yangına neden olmuştu. UAEA’nın detaylı incelemesi, çelik kaplama üzerindeki yapının drone darbesinin etkisiyle aşındığını ve bozulduğunu ortaya koydu. Bu durum, gelecekte olası bir radyoaktif toz sızıntısı riskini artırıyor ve dünyanın en kötü nükleer felaketinin yaşandığı bu bölgeyi yeniden savunmasız hale getiriyor.
Karadeniz’deki Gölge Filosu ve Diplomatik Gerilim
Kara ve hava savaşlarının yanı sıra, Karadeniz’in uluslararası sularında daha az görünür ama bir o kadar tehlikeli bir mücadele yaşanıyor. Rusya’nın Batı yaptırımlarını aşmak için kullandığı “gölge filosuna” yönelik Ukrayna drone saldırıları, bölgedeki gerilimi tırmandırıyor ve komşu ülkeleri de içine çekiyor.
28 Kasım’da Gambia bayraklı “Virat” ve “Kairos” tankerlerine Türk karasularında düzenlenen insansız deniz aracı saldırılarını Ukrayna üstlenmişti. Olaydan günler sonra, “Kairos” tankerinin Bulgaristan’ın Ahtopol Limanı’na çekilmesi yeni bir diplomatik krize yol açtı. Bulgaristan Denizcilik Ajansı yetkilisi Rumen Nikolov, Bulgar karasularına çekilmesine tepki gösterdiği tekne mürettebatının tahliye edildiğini, ancak durumun çözümü için diplomatik kanalların devreye girmesi gerektiğini vurguladı. 2 Aralık’ta da Gürcistan’a ayçiçek yağı taşıdığı belirtilen bir başka tanker benzer bir saldırıya uğradı. Bu olaylar, savaşın ticari deniz trafiğini ve tarafsız ülkelerin sularını nasıl bir risk alanına dönüştürdüğünü gösteriyor.
Rusya-Çin İttifakı: Sembolik mi, Stratejik mi?
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Rusya ve Çin’in askeri işbirliğinin bir başka aşaması daha kayıtlara geçti. İki ülke, Rus topraklarında ortak füze savunma tatbikatlarının üçüncüsünü gerçekleştirdi. “Arap Şeytanı-2023” olarak adlandırılan bu tatbikatlar, Batı’ya karşı oluşturulmaya çalışılan askeri dayanışmanın bir göstergesi olarak yorumlanıyor. Bu ortak askeri faaliyetler, Ukrayna’ya verilen Batı desteğine karşı, Rusya’nın yalnız olmadığı mesajını vermeyi amaçlıyor ve küresel güç dengesindeki gerilim hatlarını belirginleştiriyor.
Sonuç olarak, Miami’deki masada süren dil diplomasisi, Donbas ovalarındaki toprak savaşı, Çernobil’deki nükleer risk, Karadeniz’deki gölge deniz savaşı ve Rusya-Çin ortaklığının yarattığı jeopolitik gerilim, Ukrayna krizinin artık tek bir cephede yönetilemeyecek kadar karmaşık bir küresel vakaya dönüştüğünü ortaya koyuyor. Barışa giden yol, sadece cephedeki ateşin değil, bu birbirine dolanmış kriz yumaklarının hepsinin çözülmesinden geçiyor.
Haber, Axios, India Today, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) açıklamaları ve çoklu güvenilir haber kaynaklarından derlenen bilgiler ışığında genişletilmiş ve detaylandırılmıştır.