Beşiktaş’ta Kronik Hata Krizi: Kaybedilen Puanlar ve Taraftarın Yükselen Sesi

Siyah-beyazlı kulüp, sadece rakibiyle değil, kendi içindeki sistemsizlik ve bireysel çöküşlerle mücadele ediyor. Taraftarın Gaziantep’te açtığı o pankart, sadece bir maçın değil, yıllara yayılan bir çözümsüzlüğün sembolü haline geldi.

Beşiktaş’ın 2025-2026 sezonunda yaşadığı dram, sadece birkaç maçın kötü gidişatından ibaret değil. Bu, kronikleşmiş bir performans düşüklüğü ve mental çöküşün en net yansıması. Takım, özellikle skoru lehine çevirdiği anlardan sonra oyunu kontrol edememe, savunmada akıl almaz bireysel hatalar yapma ve sonuç olarak emekleri heba etme alışkanlığını bir türlü kıramıyor. Bu durum, sadece teknik ekibi ve oyuncuları değil, tribünlerdeki sadık taraftarı da derinden yaralıyor.

Geçtiğimiz haftalarda Gaziantep FK deplasmanında, Tüpraş Stadyumu’nun bir tribününden yükselen “Tedavisi olmayan tek hastalık Beşiktaşlılık” pankartı, aslında tüm bu yaşananların özeti niteliğindeydi. Bu söz, mağlubiyet acısından çok daha derin bir anlam taşıyor: Taraftar, takımını sevmekten vazgeçememenin çaresizliği ile, sahada tekrarlanan hatalara tahammül edememenin öfkesini aynı anda yaşıyor. Ve ne yazık ki, takımın son performansı, bu çaresizliği haklı çıkarır nitelikte.

Trabzonspor karşısında alınan 3-1’lik önemli bir üstünlük, adeta buzdan bir kale gibi eridi. Saha içindeki disiplinsizlik, konsantrasyon kaybı ve takım olarak oyunu kapatamama sorunu bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya serildi. Bu maç, sadece iki puanın değil, aynı zamanda takımın özgüveninin ve sezon hedefleri için kritik bir moralin de kaybedilmesi anlamına geldi.

İstatistikler, sorunun boyutlarını gözler önüne seriyor. Beşiktaş, Süper Lig’de bu sezon en fazla gole yol açan bireysel hataları yapan takım konumunda. Defansif hattın ve kaleciyle savunma arasındaki koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan bu hatalar, şu ana kadar tam 8 golün kendi kalesine gitmesine neden oldu. Rakip takımlar, Beşiktaş’ın bu açığını adeta bir “hata avına” çıkarak kullanıyor.

Daha da vahim olan bir diğer trend ise, skoru öne geçtikten sonra oyunu ve sonucu kilitleyememe alışkanlığı. Beşiktaş, bu sezon ilk golü attığı tam 6 maçtan galibiyetle ayrılamadı. Galatasaray (1-1), Gençlerbirliği (1-2), Kasımpaşa (1-1), Fenerbahçe (2-3), Samsunspor (1-1) ve son olarak Trabzonspor (3-3) karşılaşmalarında, erken bulunan goller zafer getirmedi. Yapılan basit hesapla, bu beraberlik ve mağlubiyetlerde toplamda 14 puan kaybedildi. Bu puanlar, lig sıralamasında Kartal’ı çok daha farklı bir noktaya taşıyabilecek kritik bir değer.

Ancak bu sorunlar, sadece içinde bulunulan sezona özgü değil. Beşiktaş’ın son beş sezondur ilk 16 haftalık periyotta yaşadığı performans düşüklüğü, endişe verici bir istikrar gösteriyor. Süper Lig’de son beş yılın ilk 16 maçlık dilimlerine bakıldığında, siyah-beyazlı ekip sürekli olarak beklenenin altında bir performans sergiliyor ve puan kaybediyor.

Beşiktaş, 2021-2022 sezonundan başlayarak 2025-2026 sezonunun ilk 16 haftasına kadar olan süreçte, bu periyotlarda toplamda 109 puan kaybetti. Bu, her sezonun ilk yarısının büyük bir bölümünde ortalama 21.8 puanın heba edildiği anlamına geliyor. Beş yıllık döküm, sorunun ne kadar derin ve yapısal olduğunu kanıtlıyor:

Bu rakamlar, Beşiktaş’ın sadece teknik veya taktiksel değil, aynı zamanda psikolojik ve mental bir krizin içinde olduğunu gösteriyor. Sezon başlarında yaşanan bu düşük performans, takımı şampiyonluk yarışının gerisinde bırakıyor, hedefleri erteletiyor ve tüm sezon boyunca bir “telafi etme” psikolojisiyle oynanmasına neden oluyor. Taraftarın “tedavisi olmayan hastalık” olarak nitelendirdiği durum, belki de bu kısır döngünün ta kendisi: Her yıl aynı hataların tekrarlanması ve bir türlü kalıcı bir çözüm bulunamaması.

Kulüp yönetimi, teknik ekip ve oyuncular, bu çarpıcı verilerin ve taraftar tepkisinin ışığında derin bir özeleştiri yapmak zorunda. Sürekli tekrarlanan bireysel hatalar, önde olsa dahi oyunu yönetememe sorunu ve sezon başlarındaki kronik düşüş, artık basit mazeretlerle açıklanamayacak bir noktaya ulaşmış durumda. Beşiktaş’ın, siyah-beyazlı tarihinden gelen o agresif, kazanmaya odaklı ve mücadeleci kimliğine yeniden kavuşması için, bu kısır döngüyü kıracak köklü adımlar atması gerekiyor. Aksi takdirde, “tedavisi olmayan” olarak görülen durum, sadece taraftarın duygularını değil, kulübün sportif geleceğini de derinden etkilemeye devam edecek.