Kampı Terk Eden Kaleci Berke Özer İlk Kez Konuştu: “Haddime Değil, Ama Açıklama Beni Çok Üzdü”
Türkiye A Milli Futbol Takımı’nın 2026 FIFA Dünya Kupası elemeleri öncesi yaşanan ve futbol kamuoyunda derin yankı uyandıran Berke Özer krizi, taraflardan beklenen açıklamalarla yeni bir boyut kazandı. Lille’in 25 yaşındaki genç kalesi Berke Özer, Bulgaristan maçı öncesi milli takım kampını ani bir kararla terk etmesinin ardından yaşanan süreci, duygularını ve pişmanlıklarını beIN Sports’a anlattı. Yaptığı açıklamalar, sadece bir kararın değil, arka planda yaşanan duygusal çalkantıların, iletişim kopukluklarının ve genç bir sporcunun içsel mücadelesinin de resmini çizdi.
“Milli Takım Çok Başka Bir Yer, Yanıt Vermek Haddime Değil”
Özer, konuya ilişkin ilk sözlerini son derece saygılı ve içten bir tonla seçti. “Böyle bir şeyin içinde olmak üzücü, oraya karşı yanıt vermek haddime değil” diyerek başladığı açıklamasında, milli formanın kendisi için taşıdığı kutsal değerin altını çizdi. “Milli takım çok başka bir yer” ifadesi, onun için bu kurumun ne anlama geldiğini özetler nitelikteydi. Ancak, bu saygı dolu girişin hemen ardından, yaşanan sürecin kendisinde bıraktığı derin yaralara değinmekten de geri durmadı.
İtiraf ve İçsel Hesaplaşma: “Hatanın Bedelini Ödemediğim Bir Şey Yok”
Berke Özer, yaptığı hatayı saklama veya küçümseme yoluna gitmedi. Aksine, “Benim yapmış olduğum bir hata var. Bedelini ödemediğim bir şey yok” diyerek sorumluluğu tamamen üstlendi. Bu dürüst itiraf, açıklamasının belki de en olgun ve dikkat çeken yönü oldu. Ancak onu asıl yaralayan, hatasının ardından gelen sürecin yönetiliş biçimiydi. Özer, teknik ekip veya federasyondan yapılan ve kamuoyuna yansıyan açıklamaları “kabul edemeyeceğim bir açıklama” olarak nitelendirdi ve bu durumun kendisini derinden üzdüğünü vurguladı.
Kariyerinin her aşamasında milli formayı gururla giydiğini hatırlatan Özer, “Tüm yaş kategorilerinde forma giydim, kim benim hakkımda kötü bir şey söylemiş?” sorusunu sorarak, geçmişteki disiplinli duruşuna atıfta bulundu. Yapılan açıklamanın sadece Türkiye’de değil, formasını giydiği Fransa’da da yankı bulduğunu ve kendisini zor durumda bıraktığını belirtti. Bu durum, bir sporcunun uluslararası kariyerinde yaşanan yerel bir krizin ne kadar hızla küresel bir etki yaratabildiğinin de çarpıcı bir örneği.
Montella ile İlişkiler ve “Psikolojik” Karar Anı
Teknik direktör Vincenzo Montella ile olan ilişkisine dair spekülasyonları da net bir şekilde cevaplayan Özer, “Montella ile konuştum. Birbirimize karşı bir saygısızlığımız olmadı. Benim ona karşı olamaz zaten” dedi. Montella’nın kendisiyle her zaman iletişim halinde olduğunu ve bugün de teknik adam hakkında kötü bir düşüncesi olmadığını ifade etti.
Peki, kampı terk etme kararını nasıl aldı? Özer, bu noktada son derece kişisel ve hassas bir itirafta bulundu: “O gün almış olduğum karar psikolojimle ilgiliydi.” Herhangi bir kavga veya tartışmanın söz konusu olmadığını, ancak o anki ruh halinin ve hissettiklerinin kendisini bu radikal karara sürüklediğini anlattı. Kararını, takım arkadaşlarına danışarak ve onların fikrini alarak verdiğini özellikle vurguladı.
Takım Arkadaşlarına Danıştı: “Kendimi Değersiz Hissettim”
Sürecin en dikkat çeken detaylarından biri, Berke Özer’in karar vermeden önce takım arkadaşlarıyla yaptığı içten diyaloglar oldu. Özer, yaşadığı değersizlik hissini ve kararını, kamptaki diğer kaleci arkadaşlarıyla paylaştığını açıkladı. “Önce Mert abiye (Günok) gidip ‘Beni yanlış anlama abi ama kendimi değersiz hissedip bu kararı aldım’ dedim. Uğurcan abiye (Çakır) gittim, Altay (Bayındır) ile konuştum” ifadelerini kullandı.
Bu görüşmelerde, deneyimli ve genç tüm kaleci arkadaşlarının kendisine destek olduğunu, böyle bir kararın doğru olmayabileceğini söylediklerini ancak nihai kararın yine de kendisine ait olduğunu belirtti. Bu diyaloglar, milli takım kampı içindeki dayanışma ruhunu ve Özer’in kararını ne kadar ağır bir içsel süreç sonunda verdiğini gözler önüne serdi.
Pişmanlık ve Duygusal Çağrı: “Büyüklerim Beni Arasaydı”
Açıklamasının en duygusal kısmında, sürecin farklı yönetilme ihtimaline dair umudunu ve bir özlemini dile getirdi. “Büyüklerimizden önce beni aramalarını ve kendi içimizde halletmek isterdim. Ben de hatamı anlayıp özür dileyip konuşabilirdim” sözleri, yaşanan kamuoyu baskısı ve resmi açıklamalar öncesinde, kapalı kapılar ardında bir uzlaşma arayışının mümkün olabileceğine dair inancını yansıttı.
Geçmişe dönük bir muhasebe yaparken, “Şu an olsa yine yapar mıydım bilmiyorum ama o günün şartlarında yine yapardım” diyerek, o anki psikolojik halinin kararında belirleyici olduğunu bir kez daha teyit etti. Ancak, “Süreç farklı yönetilebilirdi ama sonuçlarına katlanmaya hazırım” ifadesiyle de hem özeleştiri yapmaya devam etti hem de sorumluluk almaktan kaçınmadı.
Milli Takım Aşkı ve Geleceğe Dair Temenniler
Tüm bu yaşananlara rağmen, Berke Özer’in açıklamasının sonu, milli takıma olan bağlılığı ve vatanseverliği ile şekillendi. “Umarım iki maçı kazanır, Dünya Kupası’na gideriz” diyerek takımının başarısı için dua etti. Sosyal medya profil fotoğrafının hala milli takım olduğunu hatırlatarak, “Önemli olan milli takımın başarısı. Orada olmasam da onlara taraftar olarak destek olurum” mesajı verdi.
Berke Özer’in bu samimi, içten ve bir o kadar da yaralı açıklamaları, spor dünyasında yaşanan disiplin krizlerinin sadece kurallar ve cezalardan ibaret olmadığını, arka planda derin duygusal süreçler, genç sporcuların psikolojik mücadeleleri ve iletişim kanallarının önemini bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Futbolun sadece sahada oynanan bir oyun değil, aynı zamanda insan hikayelerinden örülü bir dünya olduğunu bir kez daha hatırlattı.