Piyasa Gündemi: Enflasyon Beklentisi ve Rekorlar Arasında Geçen Bir Hafta
Borsa İstanbul, geride bıraktığımız haftayı net bir yön bulmakta zorlanarak, adeta diken üstünde bir bekleyişle tamamladı. BIST 100 Endeksi, hafta boyunca dar bir bantta salınarak kayda değer bir haftalık değişim sergileyemedi. Buna karşın, döviz piyasasında sınırlı da olsa gözlenen yükselişler, bazı kurlarda tarihi zirvelerin test edilmesine yol açtı. Ancak piyasaların esas odağı, önümüzdeki günlerde açıklanacak iki kritik tarihe kilitlenmiş durumda: 3 Aralık’ta yayımlanacak Kasım ayı Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verisi ve 11 Aralık’ta düzenlenecek Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı. Bu iki tarih, yatırımcılar için faiz ve enflasyon politikalarına dair yol haritasını şekillendirecek belirleyici unsurlar olarak öne çıkıyor.
Enflasyon Verisi: Tüm Gözler 3 Aralık’ta
Ekonomistler ve piyasa aktörleri, Salı günü açıklanacak Kasım ayı enflasyon verisini büyük bir titizlikle takip ediyor. Ankete katılan kurumların ortak beklentisi, TÜFE’de aylık %1,25’lik bir artış yönünde. Eğer bu oran gerçekleşirse, yılın son çeyreğinde enflasyondaki yavaşlama trendinin devam ettiği yönünde güçlü bir mesaj olarak algılanacak. TCMB Başkanı Fatih Karahan’ın son dönemde sıkça vurguladığı “dezenflasyon sürecinin kararlılıkla ilerlediği” şeklindeki açıklamalar, bu beklentiyi pekiştiriyor ve piyasalarda temkinli bir iyimserlik yaratıyor. Enflasyon görünümündeki olumlu bir tablo, Merkez Bankası’nın faiz kararlarında belirleyici bir unsur olarak, 11 Aralık’taki PPK toplantısında faiz indirimi olasılığını ciddi şekilde güçlendiriyor.
BIST 100: Kritik Eşikte Direnç Mücadelesi
Hisse senedi piyasasında BIST 100 Endeksi, teknik anlamda önemli bir sınavdan geçiyor. Endeks, 11.000 puan seviyesinin üzerinde kalıcı bir zemin bulmakta güçlük çekerken, bu eşikte kar realizasyonu kaynaklı satış baskısı hissediliyor. Diğer taraftan, olası geri çekilmelerde 10.815 puan seviyesi, hem yatırımcılar hem de teknik analistler tarafından kritik bir destek noktası olarak değerlendiriliyor. Bu iki seviye arasında sıkışan endeks, yeni bir piyasa momentumu için tetikleyici bir veri ya da gelişmeyi bekliyor.
Piyasanın temel dinamiklerine bakıldığında ise çelişkili bir manzara ortaya çıkıyor. Bir tarafta, hisse senetlerinin makul değerlemelerle işlem görmesi, küresel borsalardaki genel anlamda olumlu hava ve hem yerel hem de uluslararası siyasetteki gerilimlerin bir ölçüde yatışması gibi destekleyici unsurlar var. Ancak diğer tarafta, bu olumlu atmosferi somut bir değere çevirecek yeterli sermaye girişinin ve yatırımcı güveninin eksikliği dikkat çekiyor. Yerli yatırımcı, borsadaki yüksek oynaklık nedeniyle hâlâ mevduat faizi, altın ve döviz gibi klasik “güvenli liman” araçlarına yönelmeyi tercih ediyor. Yabancı yatırımcı ilgisi ise beklenen seviyenin oldukça gerisinde seyrediyor.
Şirketler özelinde ise yüksek enflasyon ortamının yarattığı bir başka zorluk ön planda: Mikro ölçekte enflasyon muhasebesi. Bu durum, pek çok şirketin bilançosunda maliyet baskısı oluşturarak kârlılık marjlarını sıkıştırıyor ve doğal olarak hisse performanslarına olumsuz yansıyor.
Teknoloji Eksikliği ve Küresel İzolasyon
Borsa İstanbul’un yapısal sorunlarından biri, son yıllarda daha da belirginleşiyor. Küresel borsaları ateşleyen, özellikle yapay zeka, yarı iletken teknolojileri, bulut bilişim ve ileri teknoloji odaklı şirketlerin BIST’teki temsilinin son derece sınırlı olması, piyasanın dünya çapındaki teknoloji rallilerinden yeterince nasiplenememesine neden oluyor. Bu durum, BIST 100’ün küresel piyasa trendlerinden sıklıkla kopuk bir performans sergilemesinin temel sebeplerinden biri olarak görülüyor.
Dış Piyasalardan Umut Veren İşaretler
Küresel piyasalarda ise Amerika Merkez Bankası (Fed) kaynaklı iyimser bir rüzgâr esiyor. Fed yetkililerinin ileriye dönük faiz indirimi işaretleri ve ABD’den gelen bazı ekonomik verilerin beklentilerin altında kalması, para politikasının gevşeyeceğine dair umutları güçlendiriyor. Piyasa fiyatlamalarına göre, Fed’in 10 Aralık’taki toplantısında faiz indirimine gitme olasılığı %85’e ulaşmış durumda. Ayrıca, bir süredir piyasaları rahatsız eden jeopolitik risklerde de bir sakinleşme gözleniyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşına yönelik barış girişimleri hakkında yaptığı açıklamalar ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu tür çağrılara olumlu sinyaller veren ifadeleri, küresel risk iştahını destekleyen bir başka faktör olarak öne çıkıyor.
Parlayan Yıldız: Gümüşte Eşi Görülmemiş Ralli
Geçtiğimiz haftanın en çarpıcı performansı, değerli madenler piyasasından yükseldi. Ons gümüş fiyatı, 56,72 dolara tırmanarak tarihi bir zirve kaydetti. Gümüş, yalnızca geçen haftanın değil, yılın en dikkat çekici yatırım araçlarından biri haline geldi. Yıl başından bu yana %90’ın üzerinde getiri sunan ons gümüş, yatırımcıları adeta büyüledi. Yerel piyasada ise tablo daha da etkileyici; gram gümüş, 77 Türk Lirası seviyesine ulaşarak yıl başından beri %130’un üzerinde değer kazandı. Bu olağanüstü yükselişin ardında, hem endüstriyel talebin artışı hem de altına kıyasla daha erişilebilir bir “değer saklama aracı” olarak algılanması yatıyor. Gümüşün bu sıçrayışı, belirsizlik dönemlerinde değerli madenlere olan ilginin ne denli yoğun olabileceğini bir kez daha kanıtladı.
Önümüzdeki hafta, açıklanacak enflasyon verisi ve hemen ardından TCMB’nin alacağı kararlar, piyasalar için yeni bir yön tayin edecek. Yatırımcılar, enflasyondaki düşüş eğiliminin Merkez Bankası’nın elini ne ölçüde rahatlatacağını ve bunun risk varlıklarına olan talebi canlandırıp canlandıramayacağını büyük bir merakla bekliyor.
