ABD’den Üç Müttefike Büyük Silah Onayı: Güney Kore, İtalya ve Danimarka’ya Milyarlarca Dolarlık İleri Teknoloji Transferi
Washington’dan gelen son açıklamalar, küresel savunma dengelerini ve ittifak ağlarını doğrudan etkileyecek büyüklükte bir dizi askeri satışa yeşil ışık yakıldığını ortaya koydu. ABD Dışişleri Bakanlığı, stratejik önemi yüksek üç NATO müttefiki ve bölgesel partneri olan Güney Kore, İtalya ve Danimarka’ya, toplam değeri 4 milyar doları aşan son teknoloji ürünü silah sistemlerinin satışını resmen onayladı. Bu hamle, yalnızca bir tedarik anlaşması olmanın ötesinde, Washington’ın Hint-Pasifik ve Avrupa’daki güvenlik mimarisini güçlendirme ve ortaklarının caydırıcılığını artırma stratejisinin somut bir yansıması olarak değerlendiriliyor.
Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı (DSCA) Devreye Girdi
Sürecin resmi duyurusu, ABD Savunma Bakanlığına (Pentagon) bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı (DSCA) tarafından yapıldı. DSCA, Kongre’ye bilgilendirme sürecinin bir parçası olarak yayınladığı bildirimlerde, her bir satışın teknik, stratejik ve mali detaylarını kamuoyu ile paylaştı. Bu bildirimler, söz konusu anlaşmaların nihai imzalanmasından önceki son resmi adımı temsil ediyor. Kongre’nin 30 günlük bir süre içinde itiraz etmemesi durumunda, satışlar kesinlik kazanacak ve tedarik süreci başlayacak.
Güney Kore’ye: Hassas Vuruş Gücü için Kritik Bomba Takviyesi
Asya-Pasifik bölgesindeki kilit müttefiki Güney Kore’ye yönelik satış, ülkenin Kuzey Kore tehdidine karşı hava savunma ve vuruş kabiliyetlerini derinleştirmeyi hedefliyor. Onaylanan paket, 111.8 milyon dolar değerinde. Paketin kalbinde, modern savaşın en etkili mühimmatlarından biri olan GBU-39/B Küçük Çaplı Bomb (SDB) bulunuyor.
GBU-39/B’ler, geleneksel bombalara kıyasla çok daha küçük ve hafif olmalarına rağmen, GPS ve lazer güdüm sistemleri sayesinde son derece isabetli vuruşlar yapabilme kapasitesine sahip. Bir uçak, aynı sortide çok daha fazla sayıda SDB taşıyabildiği için, tek bir görevde çoklu hedefleri aynı anda imha edebiliyor. Bu satışla, Güney Kore Hava Kuvvetleri’nin, özellikle sınır ötesindeki sertleştirilmiş askeri hedeflere ve kritik altyapılara karşı “bir sorti, çoklu vuruş” yeteneği kazanması bekleniyor. Anlaşma kapsamında bombaların yanı sıra, test ekipmanları, yazılım güncellemeleri, teknik destek ve personel eğitimi de sağlanacak.
İtalya’ya: Derin Stratejik Vuruş Yeteneği JASSM-ER ile Geliyor
NATO’nun güney kanadındaki önemli aktör İtalya ise, menzili ve gizliliği ile dikkat çeken bir sistemle güçlenecek. DSCA’nın açıklamasına göre, 301 milyon dolar değerindeki bu paket, AGM-158B JASSM-ER (Joint Air-to-Surface Standoff Missile – Extended Range) uzun menzilli seyir füzelerini içeriyor.
JASSM-ER, adından da anlaşılacağı üzere, düşman hava savunma sistemlerinin etkili menzilinin çok uzağından, yüksek hassasiyetle hedefi vurabilen, gizli (stealth) teknolojisiyle üretilmiş bir füze. 1,000 kilometreden fazla bir menzile sahip olan bu füzeler, İtalyan Hava Kuvvetleri’ne, potansiyel bir çatışma durumunda düşmanın derinlerindeki yüksek değerli hedefleri (komuta merkezleri, sığınaklar, kritik köprüler vb.) riske atmadan imha etme kapasitesi kazandıracak. Bu yetenek, NATO’nun kolektif savunma ve caydırıcılık postürünü önemli ölçüde güçlendirecek bir adım olarak görülüyor.
Danimarka’a: Çift Yönlü Dev Yatırım: Hava Üstünlüğü ve Komuta Kontrol
Listedeki en kapsamlı ve yüksek bütçeli anlaşmalar ise Danimarka için yapıldı. Danimarka’ya iki ayrı paket halinde toplamda 3.73 milyar doları aşan bir yatırım onaylandı.
İlk paket, 730 milyon dolar değerinde ve AIM-120C-8 Gelişmiş Orta Menzilli Havadan Havaya Füze (AMRAAM) sistemlerini kapsıyor. AIM-120 serisinin en gelişmiş versiyonlarından biri olan bu füzeler, Danimarka’nın F-16 ve gelecekte teslim alacağı F-35 Lightning II savaş uçaklarında kullanılarak, hava sahası üstünlüğünü garanti altına alacak. Daha uzun menzil, gelişmiş arayıcı başlık ve elektronik harp direnci ile donatılan bu füzeler, her türlü hava tehdidine karşı etkin bir savunma sağlayacak.
Ancak asıl dikkat çeken, 3 milyar dolar değerindeki ikinci dev paket. Bu paket, bir silah sisteminden ziyade, modern ordunun beyni ve sinir sistemi olarak tanımlanabilecek Entegre Muharebe Komuta Sistemini içeriyor. Bu sistem, kara, deniz, hava ve uzaydaki tüm dost birliklerden gelen istihbaratı, gözetleme verilerini ve hareket bilgilerini gerçek zamanlı olarak bir araya getirip işleyerek, komutanlara eşsiz bir durumsal farkındalık ve hızlı karar verme yeteneği sağlıyor. Danimarka’nın bu sistemi edinmesi, NATO’nun Kuzey Avrupa ve Baltık bölgesindeki savunma ağının bütünleşikliğini ve tepki hızını üst seviyelere taşıyacak bir gelişme olarak yorumlanıyor.
Stratejik Analiz: Güçlendirilmiş İttifaklar ve Küresel Mesaj
Bu üçlü satış dalgası, tek tek bakıldığında teknik askeri anlaşmalar olsa da, bir arada değerlendirildiğinde daha geniş jeopolitik sinyaller taşıyor. Analistler, bu hamleleri şu şekilde yorumluyor:
- Kore Yarımadası’nda Caydırıcılık: Güney Kore’ye yapılan satış, Pyongyang’ın artan balistik füze ve nükleer testlerine karşı Seul’ün savunma ve misilleme kapasitesini güçlendirmeyi amaçlıyor.
- NATO’nun Güney ve Kuzey Kanatlarının Takviyesi: İtalya ve Danimarka’ya yapılan transferler, NATO’nun Rusya ile gerilimin yüksek olduğu Doğu Avrupa ve Baltık bölgesindeki varlığını destekleyen ülkelerin kapasitelerini doğrudan artırıyor. Özellikle Danimarka’ya sağlanan komuta sistemi, NATO’nun “birleşik muharefe” konseptinin hayata geçirilmesinde kritik bir rol oynayacak.
- ABD Savunma Sanayii ve İstihdamı: Milyarlarca dolarlık bu sözleşmeler, Lockheed Martin, Raytheon gibi ABD’nin önde gelen savunma şirketlerine önemli bir ekonomik destek sağlayacak ve binlerce kişilik istihdamı garanti altına alacak.
- Küresel Rekabette Teknoloji Üstünlüğü: Satışa konu olan tüm sistemler, rakip güçlerin benzer sistemleri karşısında teknolojik üstünlük iddiasını sürdüren platformlar. Bu satışlarla ABD, müttefiklerini kendi teknoloji ekosistemine bağlamaya ve standartlarını belirlemeye devam ediyor.
Sonuç olarak, ABD Dışişleri Bakanlığının onayı, basit bir ticari faaliyetin çok ötesinde, değişen güvenlik paradigmalarına cevap verme, ittifak bağlarını pekiştirme ve rakip devletlere net stratejik mesajlar gönderme amacı taşıyan kapsamlı bir dış politika ve savunma manevrası olarak kayıtlara geçti. Sürecin önümüzdeki günlerde Kongre’deki seyri ve nihai onayı, uluslararası ilişkileri izleyenlerin yakından takip edeceği bir konu olacak.