ABD’den Suriye’deki Entegrasyon Sürecine Destek Açıklaması: CENTCOM Başkanı Cooper’dan Kritik Mesajlar

Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü tarafından düzenlenen önemli bir Suriye konferansında konuşan ABD Merkez Komutanlığı (CENTCOM) Başkanı Amiral Brad Cooper, bölgedeki güvenlik ve siyasi dinamiklere ilişkin dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Amiral Cooper, özellikle 10 Mart 2024 tarihinde varılan ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Suriye hükümet güçleri arasındaki entegrasyon sürecini öngören anlaşmaya vurgu yaparak, Washington yönetiminin bu yöndeki çabaları desteklemeye hazır olduğunu resmen beyan etti.

Konuşmasının odak noktasını oluşturan entegrasyon süreci, Suriye’nin kuzey ve doğusundaki karmaşık güvenlik mimarisinde potansiyel bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Amiral Cooper, bu sürecin başarıya ulaşması halinde, bölgede “daha öngörülebilir ve istikrarlı bir güvenlik ortamının” tesis edilebileceği görüşünü dile getirdi. Bu ifade, ABD’nin bölgedeki birincil güvenlik endişelerinden birinin istikrar ve öngörülebilirlik olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Amiral Cooper’ın dikkat çeken bir diğer açıklaması ise ABD ile Suriye arasındaki ilişkilere dairdi. Cooper, iki tarafın da “Orta Doğu’da barış ve istikrarı koruma konusunda ortak bir çıkarı” bulunduğunu ifade etti. Bu söylem, uzun yıllardır diplomatik ilişkileri kopuk ve askeri olarak farklı cephelerde yer alan iki aktör arasında, en azından belirli konularda bir uzlaşma zemininin arandığına işaret ediyor. Cooper’ın, Şam’daki son görüşmeler de dahil olmak üzere devam eden tüm diplomatik temasları desteklemeye hazır olduklarını yinelemesi, bu yöndeki iradenin somut bir göstergesi olarak kayda geçti.

Amiral Cooper, CENTCOM’un Suriye’deki faaliyetlerini ve önceliklerini ise üç temel başlık altında özetledi. Bu başlıklar, ABD askeri stratejisinin bölgedeki yol haritasını net bir şekilde ortaya koyuyor:

1. Suriye’de DEAŞ’ın (IŞİD) agresif bir şekilde takip edilmesi ve kalıcı olarak mağlup edilmesi. Bu madde, bölgedeki varlığının temel gerekçelerinden biri olan terörle mücadele misyonunun halen devam ettiğini gösteriyor.
2. SDG’nin Şam ile entegrasyon sürecinin aktif olarak desteklenmesi. Bu destek, muhtemelen teknik, lojistik ve diplomatik kanallar üzerinden sağlanıyor.
3. Terörle mücadele operasyonlarının etkinliğini artırmak amacıyla Şam yönetimi ile koordinasyon sağlanması. Bu ifade, geçmişte nadiren rastlanan bir açıklıkta ve doğrudan Suriye hükümeti ile operasyonel düzeyde iş birliği ihtimaline kapı aralıyor.

Bu üçlü strateji, ABD’nin Suriye politikasında ince bir dengeyi yansıtıyor: Bir yandan IŞİD’e karşı savaş ve SDG’ye verilen destek gibi mevcut politikalar sürdürülürken, diğer yandan Suriye rejimiyle belirli konularda pragmatik bir diyalog ve iş birliği kanallarının açık tutulması hedefleniyor. 10 Mart anlaşması, bu iki hedef arasında bir köprü işlevi görebilecek bir metin olarak öne çıkıyor.

Uzmanlar, Amiral Cooper’ın bu açıklamalarını, ABD’nin Suriye’deki varlığını ve angajmanını yeniden tanımlama çabasının bir parçası olarak yorumluyor. Bölgedeki askeri kaynakların kısıtlılığı, uluslararası odak noktalarının değişmesi ve Suriye’deki iç siyasi dengelerdeki olası değişimler, Washington’ı daha esnek ve sonuç odaklı bir diplomasiye yönlendiriyor olabilir. Ancak, bu sürecin önünde, güven sorunları, bölgesel aktörlerin çekişmeleri ve entegrasyonun pratikte nasıl işleyeceği gibi önemli engeller bulunuyor.

Sonuç olarak, Orta Doğu Enstitüsü’ndeki bu konuşma, ABD’nin Suriye politikasında gözle görülür bir vurgu değişikliğine ve taktiksel bir esnekliğe işaret ediyor. Amiral Brad Cooper’ın kelimeleriyle, Washington, SDG ile Şam arasındaki entegrasyonu bir istikrar projesi olarak görüyor ve bu süreci, IŞİD ile mücadele ve bölgesel güvenlik hedefleriyle uyumlu bir şekilde desteklemeye hazır olduğunun sinyalini veriyor. Önümüzdeki dönem, bu söylemlerin sahada nasıl bir karşılık bulacağını ve Suriye’nin karmaşık siyasi coğrafyasında kalıcı bir değişim yaratıp yaratamayacağını gösterecek.