İklim Değişikliğinin Sarsıcı Gerçeği: Dünya’nın Dönüşü Yavaşlıyor, Günler Uzuyor
Bilim insanları, insan faaliyetlerinin gezegenimizin en kadim ritimlerini nasıl altüst ettiğini çarpıcı bir keşifle gözler önüne serdi: Sera gazı salımları, Dünya’nın dönüş hızını frenliyor.
İklim değişikliğinin etkileri artık yalnızca kutup ayılarının yaşam alanlarının erimesi ya da kavurucu yazlar gibi yüzeysel izlerle sınırlı değil; gezegenimizin en temel fiziksel yapısını dönüştürecek kadar derin bir yankı uyandırıyor. Biyolojik çeşitliliğin çöküşü, giderek vahşileşen kasırgalar, yükselen deniz seviyeleri ve dizginlenemeyen orman yangınlarının ötesinde, bilim dünyası şimdi çok daha köklü bir değişimi masaya yatırıyor: Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızının insan eliyle yeniden şekillendirilmesi.
ETH Zürih’ten jeodezi uzmanı Prof. Dr. Benedikt Soja öncülüğündeki uluslararası bir araştırma ekibi, küresel ısınmanın tetiklediği buzul erimelerinin Dünya’nın biçimini ve dönüş dinamiklerini nasıl değiştirdiğini ortaya koyan devrim niteliğinde bir çalışmaya imza attı. Prof. Soja, BBC Science Focus’a verdiği demeçte, “Son yüzyılda iklim değişikliğiyle tüm gezegeni bu denli etkileyebilmiş olmamız gerçekten hayret verici” diyerek, bu etkinin gezegenin dönüşünü şekillendiren diğer doğal unsurları gölgede bırakma potansiyeline sahip olduğunu vurguladı.
– Prof. Dr. Benedikt Soja, ETH Zürih
Buzul Erimesi ve Dünya’nın Biçimi: Fiziğin Değişmez Yasaları
Bu mekanizma, fizikteki açısal momentumun korunumu ilkesi ile açıklanıyor. Prof. Soja, durumu bir buz patencisinin dönüşüne benzetiyor: Patenci kollarını bedenine yaklaştırdığında daha hızlı dönerken, kollarını açtığında dönüşü yavaşlar. Aynı şekilde, Grönland ve Antarktika’daki dev buz kütleleri eriyip kütle ekvatora doğru yayıldıkça, Dünya da adeta “kollarını açan” bir patenci gibi hareket ediyor ve dönüş hızı azalıyor.
Veriler, bu erimenin inanılmaz boyutlarını açıkça ortaya koyuyor: İsviçre Alpleri, yalnızca son iki yılda buzul kütlesinin %10’unu yitirdi. Antarktika her yıl yaklaşık 150 milyar ton, Grönland ise 270 milyar ton buz kaybediyor. Bu, saniyede binlerce olimpik yüzme havuzunu dolduracak kadar suyun okyanuslara karıştığı anlamına geliyor.
Milisaniyelik Değişim, Dev Etkiler: Zamanı Yeniden Tanımlamak
PNAS dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bu yavaşlamanın en somut sonucu günlerin milisaniyeler düzeyinde uzaması. 20. yüzyılda iklim değişikliğinin gün uzunluğuna etkisi yüzyılda 0,3 ile 1,0 milisaniye arasında değişirken, 2000 sonrası buzul erimesindeki ivmelenmeyle bu etki yüzyılda 1,3 milisaniyeye sıçradı. En karanlık senaryoda, sera gazı salımları dizginlenemezse, 2100’e dek bu artışın yüzyılda 2,6 milisaniyeye ulaşması bekleniyor.
Günlük hayatta hissedilmeyecek kadar küçük görünen bu değişim, küresel teknoloji ve iletişim altyapısı için ciddi bir tehlike arz ediyor. Zira modern dünyanın işleyişi, atomik düzeyde kusursuz bir şekilde senkronize edilmiş zaman sistemlerine dayanıyor.
Artık Saniye Kaosu: Dijital Çağın Sinsi Tehdidi
Zaman ölçümünde üç ana sistem devrede: Olağanüstü hassas atom saatlerine dayalı Uluslararası Atomik Zaman (TAI), Dünya’nın gerçek dönüş hızına göre ayarlanan Evrensel Zaman (UT1) ve günlük yaşamda kullandığımız, bu ikisini dengelemeye çalışan Koordine Evrensel Zaman (UTC).
Dünya’nın dönüşündeki bu tür düzensiz yavaşlamalar nedeniyle, UTC ile UT1 arasındaki farkı 0,9 saniyenin altında tutmak için 1972’den beri “artık saniye” uygulaması devreye giriyor. Yani Dünya yavaşladıkça resmi saatlere bir saniye ekleniyor. Ancak bu eklemeler, artık yıllar gibi düzenli bir takvime bağlı değil; Dünya’nın dönüş hızına göre öngörülemez ve düzensiz aralıklarla gerçekleştiriliyor.
Bu belirsizlik, dijital sistemler için adeta bir kâbusa dönüşüyor. 2012’de eklenen bir artık saniye, Reddit, LinkedIn, Instagram ve Netflix gibi dev platformların çökmesine yol açarken, Qantas havayollarında 400’den fazla uçuşun aksamasına neden oldu. 1972’den bu yana 27 artık saniye eklendi; ancak bu eklemelerin sıklığı azalıyor: 1980’lerde dokuz kez eklenirken, 2010’larda yalnızca üç kez yapıldı ve 2020’lerde henüz hiç eklenmedi. İklim değişikliğinin hızlandırdığı yavaşlama, bu düzensiz ayarlamaların sıklığını ve beraberindeki kaos riskini artırabilir.
Sonuç: İnsanlığın Gezegen Üzerindeki Derin İzi
Bu keşif, insanlığın Dünya sistemi üzerindeki etkisinin akıl almaz boyutlarını kavramak için bir dönüm noktası. İklim değişikliği artık yalnızca hava durumu kalıplarını ya da ekosistemleri sarsan bir olgu değil; gezegenimizin temel fiziksel doğasını, biçimini ve zamanın akışını algılama biçimimizi tehdit eden köklü bir dönüşümün adı. Prof. Soja ve ekibinin çalışması, iklim krizinin etkilerinin ne denli derin ve beklenmedik olabileceğini gözler önüne sererek, acil ve kararlı küresel eylemin yalnızca doğayı değil, modern uygarlığın teknik temellerini korumak için de vazgeçilmez olduğunu bir kez daha haykırıyor.