Buzulların Sessiz Çığlığı: Yeni Araştırma, Önümüzdeki On Yıllarda Yılda Binlerce Buzulun Yok Olabileceğini Ortaya Koyuyor
Dünyanın beyaz örtüsü, görülmemiş bir hızla eriyor. Nature Climate Change dergisinde yayımlanan yeni ve kapsamlı bir uluslararası araştırma, insanlığın önümüzdeki birkaç on yıl içinde yılda binlerce buzulu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Çalışma, bugün gezegenimizde var olan buzulların büyük bir kısmının, yüzyılın sonuna gelindiğinde tarihe karışabileceğine dair çarpıcı ve somut veriler sunuyor.
Araştırmanın en çarpıcı bulgusu, küresel ısınmanın frenlenmemesi halinde, “zirve buzul yok oluşu” adı verilen dönemde her yıl 2.000 ila 4.000 arasında bireysel buzulun tamamen yok olabileceği yönünde. Bu kaybın hızı ve boyutu ise doğrudan hükümetlerin benimseyeceği iklim politikalarına bağlı.
Çalışma, bilim dünyasında genellikle buzulların toplam kütle kaybı veya kapladıkları alanın küçülmesi üzerine odaklanılırken, bir ilke imza atarak yüzyıl boyunca her yıl tamamen yok olacak bireysel buzul sayısını hesapladı. Bu yaklaşım, buzul kaybının sadece bir rakamlar meselesi olmadığını, her biri kendine özgü bir ekosistemi, manzarayı ve kültürel değeri temsil eden sayısız doğa harikasının tek tek silinip gitmesi anlamına geldiğini gözler önüne seriyor.
Araştırma ekibi, uydu verilerine dayanan küresel bir veritabanında kayıtlı olan 211.490 buzulun sınırlarını ayrıntılı bir şekilde inceledi. Bu devasa veri setini, farklı iklim senaryolarını modelledikleri karmaşık bilgisayar simülasyonlarıyla birleştirdiler. Senaryolar, sanayi öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının 1.5°C ile sınırlandığı en iyi ihtimalden, 4°C’ye ulaştığı en kötümser senaryoya kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor.
Eğer dünya ülkeleri Paris Anlaşması’ndaki en iddialı hedefi tutturup ısınmayı 1.5°C’de durdurabilirse, durum nispeten daha az yıkıcı olacak. Ancak “nispeten” kelimesi burada kritik. Bu senaryoda bile, yıllık buzul kaybı 2041 yılında günümüzdeki yaklaşık 1.000’den 2.000’e çıkacak. Yüzyılın sonunda, dünyadaki buzulların yaklaşık 96.000’i (yüzde 50’ye yakını) hayatta kalabilecek. Bu, büyük bir kayıp anlamına gelse de, en kötü senaryoya kıyasla bir başarı sayılabilir.
Mevcut politikaların devam etmesi ve emisyonların kontrolsüzce artması halinde ise tablo korkunç. 2050’lerin ortalarında, her yıl 4.000 buzul tamamen eriyecek. Bu, günde ortalama 10’dan fazla buzulun haritadan silinmesi demek. 2100 yılına gelindiğinde ise bugünkü buzul varlığının sadece yüzde 9’u, yani yaklaşık 19.000 buzul ayakta kalabilecek. Alpler, Rocky Dağları, Andlar ve Asya’nın yüksek dağlarındaki pek çok ikonik buzul, geri dönüşü olmayan bir şekilde yok olacak.
Çalışmanın yazarlarından Matthias Huss, bu kaybın sadece sayılardan ibaret olmadığını vurguluyor. Huss, 2019’da İsviçre Alpleri’nde eriyen Pizol Buzulu için düzenlenen ve dünyada yankı uyandıran sembolik “cenaze törenine” katıldığını hatırlatarak, “Burada sözünü ettiğimiz buzul kaybı sadece bilimsel bir mesele değil, insanın kalbine dokunan bir kayıp” diyor. Küçük buzulların erimesi, deniz seviyesi yükselmesine büyük buz tabakaları kadar katkı yapmasa da, yerel turizm, tatlı su kaynakları, tarım ve yüzyıllardır o buzullarla iç içe yaşamış kültürler için yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Araştırma, önümüzdeki birkaç on yılın kritik önem taşıdığını net bir şekilde gösteriyor. “Zirve buzul yok oluşu” dönemi, alınacak kararlarla ya daha erken bir tarihte, daha düşük bir hızla yaşanacak ya da daha şiddetli ve geri dönülemez bir şekilde gerçekleşecek. Her bir buzulun yok oluşu, gezegenimizin iklim sistemindeki hassas dengenin bozulduğuna dair bir alarm çanıdır. Bilim insanlarının verdiği bu net mesaj, politika yapıcıların, iş dünyasının ve bireylerin harekete geçmesi için son derece güçlü bir çağrı niteliğinde.