Japonya Tarihi Bir Dönüm Noktasında: 30 Yılın En Yüksek Faiz Artışı Kapıda
Küresel finans piyasalarının gözü, 19 Aralık Çarşamba günü Tokyo’da toplanacak olan Japonya Merkez Bankası (BoJ) üzerinde. Bankanın, ocak ayından bu yana ilk kez ve son 30 yılın en keskin hamlesi olarak politika faizini yüzde 0,5’ten yüzde 0,75’e yükseltmesi bekleniyor. Bu karar, Türkiye saati ile 03.30 ila 05.00 arasında açıklanacak ve ardından BoJ Başkanı Kazuo Ueda’nın basın toplantısıyla tüm dünyaya şifreleri çözecek açıklamalar gelecek.
Uzun Süreli Negatif Faiz Çağının Sona Ermesi
Japonya, on yıllardır süren deflasyonist baskılarla mücadele etmek için uyguladığı agresif parasal genişleme politikalarıyla biliniyordu. Ancak, küresel enflasyon rüzgarlarının da etkisiyle, ülke enflasyonu yaklaşık dört yıldır bankanın yüzde 2’lik hedefinin istikrarlı bir şekilde üzerinde seyrediyor. Ekim ayında kaydedilen yüzde 3,0’lük çekirdek tüketici fiyat endeksi artışı, politika yapıcılar için artık harekete geçme zamanının geldiğinin en net sinyali. Bu potansiyel artış, 1995’ten bu yana görülen en yüksek faiz seviyesi anlamına geliyor.
Bu hamle, sadece bir faiz artışı değil, aynı zamanda Japonya’nın “negatif faiz” ve “yield curve control” (getiri eğrisi kontrolü) gibi son derece gevşek para politikalarından tarihi bir kopuşun da sinyalini veriyor. Banka, bu sıkılaşma sürecine resmi olarak Mart 2024’te başlamıştı, ancak Aralık’taki beklenen büyük adım, sürecin hızlanacağına dair güçlü bir işaret.
Fed ile Ters Yönlü Bir Politika: Küresel Bir Paradoks
Japonya’nın bu beklenen hamlesi, küresel para politikası manzarasında ilginç bir paradoks yaratıyor. Amerika Merkez Bankası (Fed) 2024’te faiz indirimleri için hazırlık yaparken ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) da gevşeme sinyalleri verirken, BoJ tam tersi yönde, sıkılaşma yolunda ilerliyor. Fitch Solutions bünyesindeki BMI’nin analistleri, BoJ’nin bu “acil” hareketinin arkasında, dış ekonomik koşulların (özellikle Fed’in politikası) ileride faiz artırımı için fırsat penceresini kapatabileceği endişesinin yattığını vurguluyor.
Ekonomik Zorluklar ve Hükümetin Devasa Teşvik Paketi
Faiz artışı kararı, Japonya ekonomisinin hassas bir döneminde geliyor. Temmuz-Eylül çeyreğinde ekonomi, yüksek fiyatların tüketici harcamalarını baskılaması sonucu yüzde 0,6 oranında daraldı. Bu, son altı çeyrekteki ilk küçülme olarak kayıtlara geçti. Ücretlerdeki artışlar enflasyonu besleyen bir döngü yaratma potansiyeli taşısa da, tüketici tarafındaki bu zayıflık banka için önemli bir risk oluşturuyor.
Bu zorlu ortamda, Başbakan Sanae Takaichi liderliğindeki hükümet, artan yaşam maliyetleriyle mücadele etmek ve ekonomiyi canlandırmak amacıyla devasa bir ekonomik paketi onayladı. 21,3 trilyon yen (135 milyar dolar) değerindeki bu paket, yerel yönetim ve özel sektör harcamalarıyla birlikte toplamda 272,3 milyar dolara ulaşacak. Paket, elektrik ve doğal gaz faturalarına sübvansiyon, gıda yardımları ve yerli yarı iletken üretimini desteklemek için Rapidus girişimine yapılacak 640 milyon dolarlık yatırım gibi önlemleri içeriyor.
Çifte Politik Risk: Mali Genişleme ve Parasal Sıkılaşma Çatışması
Ancak, hükümetin devasa harcama paketi ile merkez bankasının parasal sıkılaştırma yolundaki adımları, ekonomi yönetiminde bir çelişki ve risk yaratıyor. Nomura Araştırma Enstitüsü’nden Takahide Kiuchi, bu ikili politikayı eleştirerek, “mali genişleme ile parasal sıkılaşmanın aynı anda uygulanmasının, teşvik önlemlerinin etkilerini dengeleyeceğini ve orta-uzun vadeli ekonomik istikrarı zayıflatacağını” ifade ediyor. Bu durum, özellikle GSYİH’sine oranla dünyanın en yüksek kamu borcuna (IMF’ye göre 2024 sonunda %232,7) sahip olan Japonya için ek bir mali baskı anlamına geliyor.
Yen’in Geleceği ve ABD ile Gergin Ticaret Ortamı
Faiz artışının bir diğer kritik boyutu da Japon Yeni (JPY) üzerindeki etkisi. Analistler, BoJ Başkanı Ueda’nın, ithalat maliyetlerini daha da artıracak yeni bir yen zayıflaması dalgasını tetiklememek için şahin açıklamalar yapma konusunda dikkatli olması gerektiğini belirtiyor. Zaten son haftalarda, hükümetin bütçe disiplininden duyulan endişelerle birlikte yen değer kaybederken, 10 yıllık ve 30 yıllık devlet tahvili getirileri on yılların zirvesine tırmandı.
Bu karmaşık tabloya, Japonya ile ABD arasındaki ticaret anlaşmasının belirsiz geleceği de ekleniyor. Temmuz’da varılan ve Japonya’nın ABD’ye 550 milyar dolar yatırım taahhüdünde bulunduğu anlaşma, uygulama mekanizmaları konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor. Japon yetkililer, fonlamanın kendi yasalarına uygun olması gerektiğini vurgularken, uzmanlar anlaşmanın olduğu gibi hayata geçmeyeceğini öngörüyor.
SuMi TRUST Kıdemli Ekonomisti Kei Fujimoto’nun uyarısı, mevcut ikilemi özetler nitelikte: “Hem zayıf bir yen hem de yüksek faiz oranları, tüketici fiyatlarını, kurumsal üretim maliyetlerini ve finansman maliyetlerini artırabilir ve potansiyel olarak iş dünyasının güvenini olumsuz etkileyebilir.” 19 Aralık’ta açıklanacak karar ve takip edecek dil, işte bu ince dengeyi kuracak.
Sonuç olarak, Japonya Merkez Bankası’nın beklenen faiz artışı, sadece teknik bir para politikası ayarı değil, ülkenin on yıllardır süren ekonomik paradigmasından çıkışının ve küresel ekonomik dalgalanmaların ortasında kendi yolunu çizmeye çalışmasının bir sembolü. Karar, Japonya’nın enflasyonla mücadele kararlılığını, ancak aynı zamanda kırılgan ekonomik toparlanmayı bozmama ve finansal istikrarı koruma konusundaki hassasiyetini de gösterecek. Tüm dünya, 19 Aralık sabahı Tokyo’dan gelecek tarihi açıklamayı bekliyor.
Haber, Reuters, Kyodo News, Financial Times, AFP ve çeşitli finansal analiz kurumlarının raporlarından derlenerek genişletilmiştir.