ABD’nin Venezuela Açıklarındaki Petrol Tankeri Baskını: Gerilim Yeni Bir Aşamada
Latin Amerika sularında, “narko-terörizmle mücadele” şemsiyesi altında sürdürülen ve “Güney Mızrağı” adı verilen askeri harekât, beklenmedik ve sert bir hamleyle yeni bir boyut kazandı. Eylül ayından bu yana uluslararası sularda uyuşturucu taşıdığı iddia edilen 20’den fazla tekneyi batırarak 80’den fazla kişinin ölümüne yol açan ABD güçleri, bu kez hedefinde bir petrol tankeri vardı. Venezuela açıklarında gerçekleştirilen ve askeri helikopterlerle yapılan baskınla bir tankere el konulması, Washington ile Caracas arasındaki gerginliği tırmanışa geçiren kritik bir eşik olarak kayıtlara geçti.
Trump’ın Açıklaması ve Gizemli Tanker
Operasyonun ilk sinyali, ABD Başkanı Donald Trump‘tan geldi. Beyaz Saray’da iş insanlarıyla bir araya gelen Trump, yaptığı kısa ancak çarpıcı açıklamada, Venezuela açıklarında bir petrol tankerine el koyduklarını duyurdu. Detaylara girmekten kaçınan Trump, “Olayla ilgili fotoğraflar bu aralar açıklanır. Bunun detaylarını ilgili kişilerle konuşursunuz. Çok iyi bir gerekçeyle buna el konuldu.” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, uluslararası kamuoyunda operasyonun hukuki ve siyasi dayanaklarına dair soru işaretlerini de beraberinde getirdi.
Trump’ın açıklamasının hemen ardından, ABD Adalet Bakanı Pam Bondi resmi bir açıklama yaparak detayları paylaştı. Bondi, FBI, İç Güvenlik Bakanlığı, Sahil Güvenlik ve ABD ordusunun koordineli bir operasyonuyla, yaptırıma tabi bir petrol tankerine el konulduğunu teyit etti. Bondi’nin sosyal medya hesabından paylaştığı 45 saniyelik operasyon görüntüleri, gerilimin boyutunu gözler önüne serdi. Videoda, iki askeri helikopterin açık denizde seyir halindeki bir gemiye yaklaştığı, ardından kamuflajlı ve silahlı personelin halatlarla tankerin güvertesine indiği net bir şekilde görülüyordu.
“Skipper” Tankeri ve İran Bağlantısı İddiası
Trump yönetimi operasyonun hedefindeki geminin adını ilk etapta açıklamaktan kaçındı. Ancak İngiliz deniz güvenliği şirketi Vanguard’ın raporları, el konulan geminin “Skipper” adlı petrol tankeri olduğunu ortaya koydu. Uluslararası denizcilik verilerine göre, eski adı “Adisa” olan bu tankere, ABD tarafından daha önce “İran petrol ticaretine karıştığı” gerekçesiyle yaptırım uygulanmıştı. Tankerin, Venezuela’nın ana petrol limanı Jose’den 4-5 Aralık tarihlerinde, yaklaşık 1.1 milyon varil Merey tipi ağır ham petrol yükleyerek yola çıktığı belirlendi. Bu hamle, ABD’nin Venezuela’yı hedef alan ekonomik yaptırımlarını fiili olarak denizde uygulamaya koyma niyetinin somut bir göstergesi olarak yorumlandı.
Piyasa Tepkisi ve Venezuela’dan Sert Çıkış
El koyma haberi, küresel enerji piyasalarında anında dalgalanmalara neden oldu. Brent petrol fiyatları, haberin ardından 27 sent (yüzde 0.4) artış göstererek varil başına 62.21 dolara yükseldi. Bu artış, bölgedeki gerilimin enerji arz güvenliği üzerindeki potansiyel etkilerine dair endişelerin bir yansımasıydı.
Venezuela hükümeti ise operasyona sert tepki gösterdi. ABD’nin eylemini “açık bir hırsızlık” ve “korsanlık” olarak niteleyen Caracas yönetimi, ülkenin egemenliğini ve deniz yetki alanlarını savunmaya hazır olduklarını bir kez daha ilan etti. Bu açıklama, iki ülke arasında diplomatik kanalların neredeyse tamamen kapalı olduğu bir ortamda, askeri bir çatışma olasılığının gölgesini bir kez daha belirginleştirdi.
Arka Planda Yükselen Gerilim: Güney Mızrağı, Tehditler ve Seferberlik
Bu son gelişme, aylardır devam eden ve giderek yoğunlaşan bir gerilim sarmalının parçası. Donald Trump yönetimi, Karayipler ve Doğu Pasifik’te “uyuşturucuyla mücadele operasyonu” adı altında geniş kapsamlı bir askeri varlık sürdürüyor. Eylül ayı başından beri bölgede, çoğunluğu uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle olmak üzere, 20’den fazla tekneye yönelik saldırı düzenlendi ve bu saldırılarda 80’den fazla kişi hayatını kaybetti.
Ağustos ayı sonlarında ABD, Venezuela açıklarına denizaltı ve savaş gemilerinden oluşan bir deniz gücü göndermişti. ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth’in, ordunun “Venezuela’da rejim değişikliği de dahil olmak üzere operasyonlara hazır” olduğu yönündeki açıklaması, tehdidin boyutunu açıkça ortaya koymuştu. Buna karşılık Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, ülkede 4.5 milyon kişilik bir milis gücünü seferber ettiğini ve herhangi bir saldırıyı püskürtmeye hazır olduklarını duyurmuştu.
ABD’nin baskı stratejisi sadece askeri değil, hukuki ve ekonomik boyutları da içeriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı, 25 Kasım’da Venezuela’daki “Cartel de los Soles” (Güneşler Karteli) yapısını yabancı terör örgütleri listesine ekledi. Karar metninde, Maduro’nun da aralarında bulunduğu üst düzey hükümet yetkililerinin bu yapının üyesi olduğu iddia edildi. Daha önce, Ağustos ayında ABD Adalet Bakanlığı, Nicolas Maduro’nun yakalanması için 50 milyon dolar ödül koyduğunu açıklamıştı.
Bölgedeki ABD askeri varlığının en somut göstergelerinden biri de, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford ve ona eşlik eden saldırı grubunun Karayipler’de konuşlandırılmış olması. “Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele” gerekçesiyle bu denli ağır bir gücün bölgeye gönderilmesi, stratejik hedeflerin çok daha kapsamlı olduğu şüphesini güçlendiriyor.
Telefon Görüşmesi ve Belirsiz Gelecek
Tüm bu sertlik ortamında, geçtiğimiz hafta yaşanan bir gelişme dikkat çekiciydi. Donald Trump ile Nicolas Maduro arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştiği bildirildi. İki lider arasındaki bu doğrudan iletişimin içeriği kamuoyuna açıklanmamış olsa da, tanker baskını gibi bir hamle hemen sonrasında geldi. Bu durum, taraflar arasında gizli veya dolaylı bir diyaloğun sürüp sürmediği, ya da yaşanan son gelişmelerin bu tür iletişim kanallarını tamamen kapattığı sorularını gündeme getiriyor.
Venezuela açıklarındaki bu tanker baskını, sadece bir gemiye el koyma operasyonundan çok daha fazla anlam taşıyor. ABD’nin, Venezuela’ya yönelik “maksimum baskı” politikasını, askeri, ekonomik ve hukuki alanlarda eş zamanlı ve giderek daha doğrudan yöntemlerle yürüttüğünün açık bir işareti. Karşı tarafta ise Maduro yönetimi, meşruiyetini ve varlığını korumak için her türlü hamleye hazır olduğunu gösteriyor. Latin Amerika’nın bu kritik coğrafyasında, bir petrol tankerine yapılan baskın, çok daha büyük bir jeopolitik fırtınanın habercisi olabilir.