Bağırsak kanseri önlenebilir mi?






Bağırsak Kanseri: Önlenebilir Bir Tehdit ve Korunma Yolları

Bağırsak Kanseri: Önlenebilir Bir Tehdit ve Korunma Yolları

Dünya genelinde ve Türkiye’de en sık görülen, yaşamı tehdit eden kanser türleri arasında üçüncü sırada yer alan bağırsak (kolon) kanseri, aslında en fazla önlenebilir kanserlerden biri olarak kabul ediliyor. Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından düzenlenen 42. Ulusal Gastroenteroloji Haftası’nda konuşan Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Özlen Atuğ, bu ciddi hastalığın oluşum mekanizmalarını, risk faktörlerini ve en önemlisi, önlenmesi ile erken teşhisine yönelik hayati stratejileri paylaştı.

Kanserin Sessiz Başlangıcı: Polipler ve Mikrobiyota Dengesizliği

Kolon kanseri çoğunlukla, bağırsak iç yüzeyinde oluşan ve adenomatöz polip adı verilen iyi huylu oluşumların yıllar içinde değişime uğramasıyla ortaya çıkıyor. Bu uzun süreç; genetik yatkınlık, yaşam tarzı seçimleri ve son yıllarda üzerinde giderek daha fazla durulan bağırsak mikrobiyotasındaki denge gibi birçok faktörden derinden etkileniyor.

Bağırsakta yaşayan trilyonlarca mikroorganizmanın oluşturduğu ekosistemdeki dengenin bozulması, yani disbiyoz durumu, kanser gelişimine zemin hazırlayan kritik mekanizmaları tetikliyor. Bu mekanizmalar şunları içeriyor:

  • Kronik inflamasyonun (iltihaplanma) artması,
  • Hücre DNA’sında hasar oluşturabilen toksik metabolitlerin üretimi,
  • Bağışıklık sisteminin anormal hücreleri tanıyıp yok etme yeteneğinin zayıflaması.

Özellikle ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi inflamatuvar bağırsak hastalıkları olan bireylerde, süreğen iltihap nedeniyle kolon kanseri riski belirgin şekilde yükseliyor.

En Etkili Kalkan: Düzenli Tarama ve Kolonoskopi

Kolon kanserinin bu kadar önlenebilir kabul edilmesinin temel nedeni, kanserleşme potansiyeli taşıyan poliplerin henüz kansere dönüşmeden tespit ve tedavi edilebilmesi. Prof. Dr. Özlen Atuğ, bu konudaki en güçlü silahın kolonoskopi olduğunun altını çiziyor. Bu işlem sırasında tespit edilen prekanseröz polipler anında çıkarılarak, hastalık oluşmadan engellenebiliyor. Bu sayede mortalite (ölüm oranı) oranlarında belirgin bir düşüş sağlanıyor.

Tarama programları ortalama risk altındaki bireylerde 10 yılda bir kolonoskopi öneriyor. Ancak, ailesinde bağırsak kanseri öyküsü bulunanlar, genetik sendrom taşıyanlar veya inflamatuvar bağırsak hastalığı olanlarda tarama çok daha erken yaşlarda başlatılıyor ve aralıklar sıklaştırılıyor.

Türkiye’de, Sağlık Bakanlığı’na bağlı Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM) aracılığıyla ücretsiz tarama hizmeti sunuluyor. Mevcut program 50-70 yaş arası bireyleri kapsıyor ve iki yılda bir Gaitada Gizli Kan Testi (GGK) yapılmasını öngörüyor. Test sonucu pozitif çıkan bireyler kolonoskopiye yönlendiriliyor. Dünyada son yıllarda genç yaşta görülen kolon kanseri vakalarındaki artış nedeniyle birçok uluslararası kılavuz, tarama yaşını 45’e indirmiş durumda.

Gizli Bir Risk Faktörü: Gereksiz Antibiyotik Kullanımı

Prof. Dr. Atuğ’un dikkat çektiği en çarpıcı konulardan biri de antibiyotik kullanımının bağırsak mikrobiyotası ve kanser riski üzerindeki etkisi. Geniş spektrumlu antibiyotiklerin, gereksiz veya uzun süreli kullanımı, bağırsaktaki faydalı bakteri çeşitliliğini baskılayarak bir dizi olumsuz zincirleme reaksiyona yol açabiliyor:

  • Yararlı bakteri popülasyonunun azalması,
  • Patojen (hastalık yapıcı) bakterilerin aşırı çoğalması,
  • Bağırsak duvarında inflamasyonun tetiklenmesi,
  • Bağışıklık sistem dengesinin bozulması,
  • Kanser riskini artırabilecek toksik maddelerin oluşumu.

Bilimsel çalışmalar, sık ve uygunsuz antibiyotik kullanımının kolon kanseri gelişimi ile ilişkisine işaret ediyor. Bu nedenle, antibiyotiklerin yalnızca kesinlikle gerekli durumlarda ve hekim reçetesiyle kullanılması, bağırsak sağlığını korumanın temel kurallarından biri olarak öne çıkıyor.

Bağırsak Sağlığını Korumanın Altın Kuralları

Bağırsak kanserinden korunmada, tarama kadar önemli bir diğer ayak ise yaşam tarzı değişiklikleri. Prof. Dr. Atuğ, bağırsak sağlığını korumaya yönelik beslenme ve yaşam tarzı önerilerini şöyle sıralıyor:

Beslenme Düzeninde Dikkat Edilmesi Gerekenler:

  • Lifli Beslenme: Sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve baklagiller bağırsak hareketlerini düzenler, yararlı bakterileri besler ve kanser riskini azaltır. Günlük 25-30 gram lif alınması hedeflenmelidir.
  • Kırmızı ve İşlenmiş Et Tüketimini Sınırlama: Özellikle işlenmiş et ürünleri (sosis, salam, pastırma vb.) Dünya Sağlık Örgütü tarafından kanserojen kabul edilmektedir. Kırmızı et tüketimi de kontrollü olmalıdır.
  • Sağlıklı Yağları Tercih Etme: Zeytinyağı, avokado, ceviz ve balık gibi omega-3 kaynakları, bağırsaktaki inflamasyonu azaltmaya yardımcı olur.
  • Rafine Şeker ve İşlenmiş Gıdalardan Kaçınma: Bu tür gıdalar insülin direncini ve kronik inflamasyonu artırarak dolaylı yoldan kanser riskini yükseltir.
  • Fermente ve Prebiyotik Gıdaları Tüketme: Yoğurt, kefir, turşu gibi probiyotik kaynaklar mikrobiyota çeşitliliğini destekler. Pırasa, soğan, sarımsak, muz, yulaf gibi prebiyotik gıdalar ise bu yararlı bakterilerin beslenmesini ve çoğalmasını sağlar.

Yaşam Tarzı Değişiklikleri:

  • Düzenli Fiziksel Aktivite: Haftada en az 3 gün, 45 dakika tempolu yürüyüş bağırsak sağlığı için oldukça faydalıdır.
  • Normal Vücut Ağırlığını Korumak: Obezite, kolon kanseri için kanıtlanmış önemli bir risk faktörüdür.
  • Sigara ve Aşırı Alkol Tüketiminden Kaçınmak: Her ikisi de mikrobiyota dengesini bozar, inflamasyonu şiddetlendirir ve bağırsak mukozasına zarar verir.
  • Yeterli Su Tüketimi: Bağırsak fonksiyonlarının düzenli çalışması için elzemdir.
  • Stres Yönetimi: Bağırsak-beyin aksı üzerinden mikrobiyotayı doğrudan etkileyen stresin yönetilmesi, genel sağlık kadar bağırsak sağlığı için de kritiktir.

Sonuç olarak, kolon kanseri kader olmaktan uzak, önlenebilir ve erken teşhis edildiğinde tedavi edilebilir bir hastalık. Bu mücadelede en büyük sorumluluk bireylere düşüyor: Sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek, tarama programlarına düzenli katılmak ve hekim önerisi olmadan ilaç kullanmamak, bu ciddi hastalığa karşı alınabilecek en güçlü önlemler olarak öne çıkıyor.


İlgili Haberler

Hamsi, istavrit veya somon değil: Aralık ayında bu balığı yiyin, en sağlısıymış

haberci

Hekimlerden ek ödeme talebi

haberci

Kış mevsiminde yorgun hissetmenizin sebebi bu: Türkiye’nin çoğunda eksik!

haberci
Yükleniyor....

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası