Eğitimdeki Çelişki: Yoksulluk ve Lüks Oteller
Türkiye’nin eğitim sisteminin kalbinde, göz ardı edilemeyecek kadar derin bir çelişki yatıyor. Bir tarafta, 7 milyon çocuk yoksulluk sınırının altında bir hayat mücadelesi verirken, diğer tarafta bazı okullar temel ihtiyaçlardan bile yoksun. Bu tablo, sadece ekonomik bir sorunu değil, aynı zamanda eğitimde fırsat eşitsizliğinin ulaştığı kritik boyutu gözler önüne seriyor. Bu koşullar altında, sorumluluğu çözüm üretmek olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) son hamlesi ise kamuoyunda büyük bir tepkiye ve sorgulamaya neden oldu.
Bütçe Görüşmelerinde Reddedilen Talepler ve Bir Lüks Otel Toplantısı
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaşananlar, öncelikler konusunda net bir fotoğraf çekti. Muhalefet milletvekilleri, öğrenci ve öğretmenlerin refahını doğrudan ilgilendiren pek çok önerge sundu. Öğrencilere bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek verilmesi, eğitim yuvalarının can güvenliği için okulların depreme karşı acilen güçlendirilmesi ve denetlenmesi ve öğretmenlerin geçim sıkıntısını hafifletmek adına maaşlarının iyileştirilmesi için bütçe ayrılması talepleri, AK Parti ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Ancak aynı bakanlığın, bu bütçe görüşmelerinden sadece 18 gün önce imza attığı bir harcama, tartışmaların odak noktası haline geldi. MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, “E-Twinning 16. Ulusal Konferansı” adı altında Antalya’da düzenlenecek bir toplantı için 4 milyon 250 bin Türk Lirası değerinde bir sözleşme yaptı. Toplantı, 9 Aralık’ta başlayıp üç gün sürecek şekilde planlandı.
“Denize Sıfır” Şartı ve Adrese Teslim İhale
MEB’in 4 Ağustos 2025 tarihinde açtığı ihale, toplantının koşullarını tüm detaylarıyla ortaya koydu. İhale şartnamesine göre, konferansın Antalya’nın Aksu Kundu, Serik, Lara veya Belek bölgelerinde, alkolsüz ve tam pansiyon hizmet veren bir kamu tesisinde yapılması talep edildi. Fakat şartnameye eklenen bir madde dikkat çekiciydi: Toplantının “denize sıfır” olması şartı getirildi. Kamu tesislerinde yer olmaması halinde ise otel seçilebileceği notu düşüldü.
Nihayetinde, toplantı için seçilen mekan, kamuya ait bir tesis değil, iktidara yakınlığı ile bilinen iş insanı Nihat Özdemir’e ait olan Antalya Limak Atlantis De Luxe Hotel & Resort oldu. 280 kişinin davet edildiği bu üç gecelik organizasyonun maliyetinin 4 milyon lirayı aşması, “adrese teslim” bir ihale olduğu yönündeki eleştirileri güçlendirdi.
E-Twinning Projeleri ve Davet Listesindeki Soru İşaretleri
Konferansın, Avrupa Kalite Etiketi almış öğretmenlere yönelik olduğu açıklandı. E-Twinning portalı, öğretmenlerin uluslararası iş birliği projeleri geliştirmesi için önemli bir platform. Ancak sistem içindeki şeffaflık eksikliği uzun süredir eleştiri konusu. Proje puanlamalarının yıllardır açıklanmaması ve ödüllerin dağıtımında objektif kriterlerin işletilip işletilmediği ciddi şüpheler uyandırıyor.
Eğitim camiasında yaygın bir iddia, özel ödüllerin ve bu tür lüks organizasyonlara katılım davetlerinin, bakanlık çevrelerine yakın isimlere tahsis edildiği yönünde. Bu son konferansın davet listesinin de aynı kriterlerle oluşturulduğu iddiaları, toplantının amacından çok, kimlerin katıldığı sorusunu gündeme getirdi ve tartışmaları daha da alevlendirdi.
Çarpıcı Karşıtlık ve Siyasi Sorumluluk
Yaşananlar, çarpıcı bir karşıtlık ortaya koyuyor: Meclis’te, çocukların karınlarını doyuracak, okullarını güvenli hale getirecek bütçe ödenekleri reddedilirken, aynı dönemde bakanlığın lüks bir otelde milyonlarca lira harcama yapması, siyasi iradenin önceliklerine dair ciddi soru işaretleri doğuruyor.
Sabun, temizlik görevlisi gibi temel ihtiyaçların dahi karşılanamadığı okulların varlığı ile denize sıfır lüks otellerde düzenlenen konferanslar arasındaki bu uçurum, sadece bir kaynak dağıtımı sorunu değil, aynı zamanda eğitimde adalet ve eşitlik ilkelerinin nasıl göz ardı edildiğinin de bir göstergesi. Bu durum, eğitimin temel ihtiyaçları ile bürokratik organizasyonlar arasında yapılan tercihin, toplumun geleceği olan çocukların aleyhine işlediğini açıkça ortaya koymaktadır. Sorun, artık sadece ekonomik bir yetersizlik değil, siyasi bir öncelik ve sorumluluk meselesi haline gelmiştir.