Kültür Hazineleri Anavatanında: Boubon ve Ötesinden İade Edilen 28 Eserin Hikayesi
Yıllar Süren Hukuki ve Diplomatik Mücadelenin Ardından Tarih Topraklarına Döndü
Kültür tarihimizin sessiz tanıkları, uzun ve karmaşık bir yolculuğun ardından nihayet ait oldukları topraklara, Türkiye’ye döndü. Boubon Antik Kenti‘nden yıllar önce kaçırılan ve ABD’ye götürülen eserler, titiz bir uluslararası işbirliği, kapsamlı soruşturmalar ve kritik bir koleksiyonerin rolüyle geri kazanıldı. Toplam 28 eserden oluşan bu önemli koleksiyon, sadece arkeolojik değil, aynı zamanda hukuki ve ahlaki bir zaferin de simgesi oldu.
Bu iade sürecinin en dikkat çeken parçası, kuşkusuz Boubon imparator heykeli oldu. Eserin iadesi için ABD makamları tarafından başlatılan kapsamlı ve derinlemesine soruşturma, uluslararası kültür varlığı kaçakçılığıyla mücadelede yeni bir sayfa açtı. Heykel, artık bronz ışıltısını yeniden Anadolu topraklarında yansıtıyor.
İade edilen hazineler arasında, Boubon’dan gelen imparator heykelinin yanı sıra, antik dünyanın ünlü hatibi Demosthenes’e ait mermer heykel başı da bulunuyor. Her biri kendi döneminin sanatsal ve tarihsel zirvesini temsil eden bu eserler, ait oldukları coğrafyanın hafızasını tamamlayan önemli parçalar.
Kritik Bir Dönüm Noktası: Koleksiyoner Aaron Mendelsohn’un Rolü
Eserlerin Türkiye’ye dönüş yolculuğunda, Aaron Mendelsohn adlı koleksiyonerin oynadığı rol belirleyici oldu. Boubon imparator heykelini satın alan Mendelsohn hakkında, eserlerin yasadışı yollarla elde edildiğinin anlaşılması üzerine tutuklama kararı verildi. Kendisine sunulan seçenek netti: Eserleri iade etmemesi durumunda cezaevine gönderilecekti. Bu hukuki baskı, iade sürecini hızlandıran en önemli faktörlerden biri olarak kayıtlara geçti. Bu durum, dünya genelinde koleksiyonerler ve müzayede evleri için, satın aldıkları eserlerin köken araştırmasının (provenance) ne kadar hayati olduğuna dair çarpıcı bir ders niteliği taşıyor.
Metropolitan’dan İade: Samatya’dan Bir Başka Hazinenin Dönüşü
İade süreci sadece Boubon ile sınırlı kalmadı. Dünyanın en prestijli müzelerinden biri olan New York Metropolitan Sanat Müzesi (The Met) de bu tarihi adımda yerini aldı. Müze, koleksiyonundan çıkardığı ve İstanbul Samatya’daki Meryem Ana Peribleptos Manastırı’ndan yasadışı yollarla çıkarıldığı tespit edilen Başmelek Mikail tasvirli mermer sütun başını Türkiye’ye iade etti. Bu eser, Bizans dönemi dini sanatının nadide bir örneği olarak, kökenine dönerek tarihi bağlamına yeniden kavuştu.
İade Edilen 28 Eserden Öne Çıkanlar:
- Boubon Kökenli Eserler: Bronz imparator heykeli ve diğer Boubon antik kentine ait arkeolojik parçalar.
- Demosthenes Mermer Heykel Başı: Roma dönemine ait, antik Yunan hatibinin portresi.
- Başmelek Mikail Tasvirli Mermer Sütun Başı: Metropolitan Müzesi’nden iade edilen Bizans dönemi eseri.
- Düver Kökenli Arkaik Dönem Pişmiş Toprak Levhalar: Erken dönem Anadolu sanatının örnekleri.
- Çeşitli Roma Dönemi Mermer Eserler: Heykel başları ve kabartmalar.
Hukuki Sürecin Tamamlanması ve Resmi Teslim
Tüm bu eserlerin geri alınması, yıllar süren karmaşık hukuki süreçleri ve diplomatik görüşmeleri gerektirdi. Sürecin nihai aşamasında, hukuki tüm engeller aşıldı ve 28 eserin iadesi resmiyet kazandı. Eserler, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı tarafından, ABD makamlarından resmi olarak teslim alındı. Bu tören, sadece fiziki bir devir teslim değil, aynı zamanda kültürel mirasın korunmasına dair uluslararası taahhüdün de bir göstergesiydi.
Boubon’dan Samatya’ya uzanan bu iade hikayesi, kültürel mirasın sınır tanımadığını, ancak köklerinin derin bir şekilde bir coğrafyaya ve tarihe bağlı olduğunu bir kez daha gösterdi. 28 eserin Türkiye’ye dönüşü, kayıp hafıza parçalarının tamamlanması anlamına geliyor. Bu süreç, dünyadaki diğer benzeri eserlerin iadesi için de umut verici ve güçlü bir emsal oluşturarak, küresel kültür mirasının etik ve hukuki çerçevede korunmasına katkı sağlayacak.