Diyarbakır Tekstilkent: Büyük Umutlardan Hayalet Kente Dönüşen Bir Kalkınma Rüyası
Diyarbakır’ın Elazığ Caddesi üzerinde, 2021 yılında büyük bir tören ve daha da büyük umutlarla açılan Türkiye’nin ilk Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesi, bugün adeta bir hayalet kasabayı andırıyor. Bir zamanlar 80 fabrikanın çarklarının döndüğü, 15 bin kişiye doğrudan istihdam kapısı olan bu devasa tesis, bölgenin sosyo-ekonomik kaderini değiştirecek bir proje olarak lanse edilmişti. Projenin en güçlü vaatlerinden biri, kentteki genç nüfusa istikrarlı iş imkanı sağlayarak onları terör örgütlerinin ve suç şebekelerinin istismarından kurtarmaktı. Ancak bu umut dolu rüya, sadece dört kısa yıl sürdü.
Çöküşün Sessiz Tanıkları: Kilitli Kapılar ve Boş Atölyeler
2024 yılının Haziran ayından itibaren bölgede derin bir sessizlik hakim. Sadece bu yıl içerisinde, 25 fabrika artık dayanamayarak üretimi durdurdu ve kapılarına kilit vurdu. Geride kalanlar ise yaşam mücadelesi veriyor. Kapanan her fabrika, sadece bir işletmenin iflası anlamına gelmiyor; aynı zamanda 3 binden fazla kalifiye ve deneyimli tekstil işçisinin işsiz kalması demek. Bu işçiler, bir zamanlar kendilerine sunulan güvenli gelecek vaadiyle bu sektöre yönelmiş, uzmanlaşmış bireylerdi. Şimdi ise boşalan fabrika binaları, atıl duran makinelerle birlikte, Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği sancılı sürecin en somut ve hüzünlü kanıtları olarak duruyor.
Kapanmanın Ardındaki Çoklu Kriz: Maliyet Çıkmazı ve Küresel Kayış
Fabrika sahipleri ve sektör temsilcileri, bu toplu kapanmaların arkasında birbiriyle bağlantılı, çok katmanlı bir kriz yumağı olduğunu belirtiyor. Kontrol edilemeyen yüksek enflasyon, enerji, ham madde ve nakliye gibi temel girdi maliyetlerini katladı. İş gücü maliyetleri de aynı oranda arttı. Ancak asıl darbe, dalgalı kur rejimi nedeniyle geldi. TL’deki değer kaybı, ihracatçı için geçici bir avantaj gibi görünse de, üretimin neredeyse tamamı ithalata dayalı olan tekstil sektöründe tam tersi bir etki yarattı. Hammadde ve makine alımı dövizle yapılırken, satışların önemli bir kısmı iç piyasada TL üzerinden gerçekleşti. Bu makas, karlılığı tamamen ortadan kaldırdı.
Bu koşullar altında, yurtdışından gelen hazır giyim siparişlerini (fason üretim) karşılayan firmalar, maliyetleri düşürmek için rotalarını değiştirmek zorunda kaldı. Üretim, Mısır, Endonezya, Bangladeş ve Pakistan gibi hem işçilik maliyetlerinin çok daha düşük olduğu hem de istikrarlı döviz politikalarına sahip ülkelere kaydırıldı. Diyarbakır Tekstilkent, küresel rekabette maalesef elenmiş oldu. Kapanan fabrikaların yanı sıra, ayakta kalmaya çalışan işletmelerin de üretim kapasitelerini yarı yarıya, hatta daha fazla düşürmek zorunda kaldığı belirtiliyor.
Pandemi Sonrası Yükseliş ve Ani Düşüş: Kırılgan Bir İyimserlik
Bölgenin hikayesi, trajik bir ironi barındırıyor. Pandemi sürecinin hemen ardından, 2021-2022 yıllarında, küresel tedarik zincirlerindeki aksaklıklar ve “yerli üretim” vurgusu nedeniyle Tekstilkent’e olan talep patlamıştı. Kumaş dokumadan iplik üretimine, hazır giyimden konfeksiyona kadar geniş bir yelpazede 80 fabrika devlet teşvikleriyle de desteklenerek hızla faaliyete geçmişti. Hatta talep o kadar yoğundu ki, aynı bölgede ikinci bir Tekstilkent’in açılması planlanmaya başlanmıştı. Ancak bu iyimser hava, 2023’ten itibaren derinleşen ekonomik krizle aniden dağıldı. Yeni fabrikalar kurulacağına, mevcutlar birer birer kapanma noktasına geldi.
Sektörün Çığlığı: Acil Destek Paketi ve Somut Politikalar Şart
Bölgede halen direnen işletme sahipleri ve sektör temsilcileri, durumun vahametini ortaya koyarak acil önlem çağrısı yapıyor. Tarım ve hayvancılık sektörüne sağlanana benzer şekilde, imalata yönelik düşük faizli, uzun vadeli ve erişilebilir kredi paketlerinin derhal hayata geçirilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Bir işçinin brüt maliyetinin aylık 55 bin TL’yi aştığı bu ortamda, enerji maliyetlerinin sübvanse edilmesi ve istihdam vergisi yükünün hafifletilmesi gibi doğrudan üreticiyi destekleyecek adımlar atılmasını talep ediyorlar.
Uyarıları net: “Somut ve bölgeye özgü acil bir destek paketi açıklanmazsa, geriye kalan fabrikalar da 2025 yılından itibaren kapanma sürecine girebilir.” Faiz oranlarının yüksek seyretmesinin, işletmelerin finansmana erişimini neredeyse imkansız hale getirdiğini ve bu durumun kapanmalardaki en önemli etkenlerden biri olduğunu ifade ediyorlar. Fason üretim yapan firmaların yurtdışına çıkmasıyla bölgede %40’a varan bir istihdam kaybı yaşandığı tahmin ediliyor.
Sonuç: Bir Kalkınma Modelinin Sınavı
Diyarbakır Tekstil İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nin yaşadıkları, sadece bir sanayi bölgesinin hikayesi değil. Türkiye’nin birçok bölgesinde benzer şekilde hayata geçirilen ve benzer sıkıntılarla boğuşan sanayi yatırımlarının da bir mikrokozmosu. Büyük umutlarla başlayan, istihdam ve sosyal istikrar vaat eden bu proje, ekonomik istikrarsızlık, yüksek maliyetler ve küresel rekabet karşısında ne kadar kırılgan olduğunu acı bir şekilde gösterdi. Konkordato ilanları peş peşe gelirken, geride kalan ise boş fabrika binaları, işsiz kalan binlerce insan ve bölgenin ekonomik geleceğine dair derin bir belirsizlik oluyor. Bu hayalet kentin yeniden canlanması, ancak sektörün gerçeklerini gören, sürdürülebilir ve uygulanabilir bir ekonomik politika değişikliği ile mümkün görünüyor.