Tarihin Sessiz Çığlığı: Edirne’de Helenistik Döneme Ait Büyük İskender Sikkesi Kaçakçılığı Operasyonu
Emniyet güçlerinin titiz çalışması, yurtdışına kaçırılmak üzere olan paha biçilmez bir tarihi hazineyi gün yüzüne çıkardı. Operasyon, organize suç şebekelerinin kültürel mirasımıza yönelik tehdidini bir kez daha gözler önüne serdi.
Edirne İl Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Şube Müdürlüğü ekipleri, aylar süren istihbari çalışma ve teknik takibin ardından kritik bir operasyona imza attı. Ekipler, uluslararası boyutlara ulaşan tarihi eser kaçakçılığı şebekelerine yönelik derinlemesine bir soruşturma yürütüyordu. Elde edilen somut bilgiler ve dijital izler, şüphelilerin hareket alanını daraltarak, planlarını suya düşürecek ana hamleyi hazırladı.
Araçta yapılan detaylı arama, tarihi eser kaçakçılığının boyutlarını ve hedef alınan eserin önemini tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. Şüphelilerin kişisel eşyalarının arasında özenle saklanmış, üzerinde Büyük İskender portresi bulunan gümüş sikkeler ele geçirildi. İlk incelemeler, söz konusu sikkenin son derece nadir ve özel bir basım olduğuna işaret etti.
Ele Geçirilen Hazinenin Sıra Dışı Özellikleri
Uzmanlar tarafından yapılan ilk incelemede, ele geçirilen gümüş sikkenin Helenistik döneme (MÖ 323 – MÖ 31) ait olduğu anlaşıldı. Sikkenin ön yüzünde (obvers), genç ve güçlü bir profil olarak tasvir edilmiş Büyük İskender bulunuyor. Ancak bu portre, sıradan bir kraliyet tasvirinden ziyade, mitolojik kahraman Herakles (Herkül) tarzında işlenmiş. İskender’in başında, Herakles’in simgesi olan aslan postundan yapılma başlık (leontē) bulunması, onu bir fatih olmanın ötesinde, tanrısal bir güce sahip bir figür olarak gösterme amacını taşıyor.
Sikkenin arka yüzünde (revers) ise, Yunan mitolojisinin baş tanrısı Zeus, tahtında oturur halde tasvir edilmiş. Zeus’un elinde bir kartal ya da asa tuttuğu düşünülüyor. Bu ikili kompozisyon, Büyük İskender’in salt dünyevi iktidarını değil, aynı zamanda tanrısal soyunu ve meşruiyetini de vurgulamak amacıyla darp edilmiş. Sikkenin bu kadar iyi korunmuş halde bulunması, arkeolojik ve tarihi değerini katbekat artırıyor.
Olayla ilgili olarak gözaltına alınan S.K. ve M.Y.Y., emniyet ifadelerinin ardından adliyeye sevk edildi. Edirne Adliyesi’nde çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza hakimliği, tarihi eser kaçakçılığının ağır ve organize bir suç olması, delillerin kuvvetliliği ve şüphelilerin yurtdışına kaçma riski gibi gerekçeleri dikkate alarak, her iki şüpheli hakkında da tutuklama kararı verdi. Şüpheliler, cezaevine gönderilerek yargı sürecinin başlamasını bekleyecek.
Operasyon, sadece iki şüphelinin yakalanmasından ibaret değil. KOM ekipleri, sikkenin hangi arkeolojik alandan çıkarıldığı, yurt içindeki ağın diğer üyeleri ve uluslararası alıcıların kimlikleri gibi soruların peşinde. Soruşturma, daha geniş bir şebekenin deşifre edilmesi için derinleştiriliyor.
Bu operasyon, Türkiye’nin binlerce yıllık kültürel mirasının nasıl acımasız bir talanla karşı karşıya olduğunu bir kez daha hatırlattı. Toprağın altından çıkan her bir eser, bir medeniyetin hafızasıdır. Büyük İskender sikkesinin ele geçirilmesi, sadece bir suçun engellenmesi değil, aynı zamanda o hafızanın korunması ve ait olduğu topraklarda kalması adına atılmış kritik bir adımdır. Yetkililer, benzer operasyonların ve koruma tedbirlerinin artarak devam edeceğinin altını çiziyor.
