Dünya

Trump’ın ilk kararnamesi için son söz Yüksek Mahkeme’de






ABD’de Tarihi Vatandaşlık Davası: Yüksek Mahkeme, Trump’ın “Doğumla Vatandaşlık” Kararnamesini Masaya Taşıyor


ABD’de Tarihi Vatandaşlık Davası: Yüksek Mahkeme, Trump’ın “Doğumla Vatandaşlık” Kararnamesini Masaya Taşıyor

Anayasa’nın 14. Ek Maddesi’nden bu yana süregelen bir hakkın kaderi, dokuz yargıcın önünde şekillenecek. Karar, ülkenin demografik ve hukuki geleceğini derinden etkileyecek.

ABD siyasi ve hukuki tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birinin ortasında, Yüksek Mahkeme, ülkenin temel kimlik tanımlarından birini yeniden yorumlamaya hazırlanıyor. Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminin ilk saatlerinde, 20 Ocak 2025’te imzaladığı ve “doğum yoluyla vatandaşlık” (birthright citizenship) hakkını kökten sınırlayan başkanlık kararnamesi, nihai yargısal sınavına çıkıyor. Mahkemenin, süreci ilkbaharda başlatacağını ve yaz başında nihai kararını vermeyi planladığını duyurması, ülke çapında anayasa hukukçuları, göçmen hakları savunucuları ve siyasi analistler arasında tarihi bir tartışma fırtınası başlattı.

Kararnamenin kalbinde, ABD topraklarında doğan her bireye otomatik olarak vatandaşlık verilmesini garanti altına alan Anayasa’nın 14. Ek Maddesi’nin yorumu yatıyor. Trump yönetiminin getirdiği yeni düzenleme, bu hakkın kapsamını daraltarak, yalnızca ABD vatandaşı veya daimi ikamet sahibi (green card) ebeveynlerin çocuklarını kapsayacak şekilde değiştirmeyi hedefliyor. Buna göre, ülkede “yasa dışı” veya “geçici” statüde bulunan (örneğin öğrenci, turist veya çalışma vizesi ile) ebeveynlerin ABD’de doğan çocukları, otomatik olarak Amerikan vatandaşı olamayacak. Bu radikal değişiklik, ülkenin kurucu ilkelerinden biri olan “toprak esasına dayalı vatandaşlık” (jus soli) anlayışını temelden sarsıyor.

Trump yönetiminin bu kararname için dayanak gösterdiği hukuki gerekçe, son derece tartışmalı bir tarihi metne uzanıyor: 1798 tarihli, genellikle “Yabancı Düşmanlar Yasaları” (Alien and Sedition Acts) olarak bilinen düzenlemeler. Yönetim, bu yasaların başkana, barış zamanında dahi “düşman yabancıları” tespit etme ve onların çocuklarının vatandaşlık hakkını reddetme yetkisi verdiğini iddia ediyor. Bu yorum, birçok anayasa hukukçusu tarafından, hem tarihsel bağlamından kopuk hem de 14. Ek Madde’nin ruhuna aykırı bulunuyor.

Kararnamenin imzalanmasının hemen ardından, bir dizi eyalet ve sivil haklar örgütü tarafından açılan davalar, hukuk sisteminde hızla ilerledi. Maryland, Massachusetts ve Washington eyaletlerindeki federal yargıçlar, ülke çapında geçerli olmak üzere “genel” ihtiyati tedbir kararları vererek, kararnamenin yürürlüğe girmesini durdurdu. Bu yargıçlar, davacıların, kararnamenin nihai olarak anayasaya aykırı bulunma ihtimalinin yüksek olduğu ve uygulanması halinde eyalet bütçelerine, sağlık sistemlerine ve toplumsal düzene “geri dönülemez zararlar” vereceği yönündeki argümanlarını haklı buldular.

Yüksek Mahkeme, şimdi, bu üç ayrı davayı birleştirerek ele almayı kabul etti. Nisan ayında başlaması planlanan duruşmalar, sadece bu spesifik kararnamenin değil, başkanın yürütme yetkilerinin sınırları, Kongre’nin göç ve vatandaşlık konusundaki mutlak yetkisi ve Anayasa’nın savaş zamanından kalma yasalarla nasıl yorumlanacağı gibi temel anayasal sorulara da ışık tutacak. Mahkeme salonundaki tartışmalar, büyük olasılıkla 1868’de kabul edilen 14. Ek Madde’nin orijinal niyeti (intent) etrafında dönecek. Bu madde, İç Savaş sonrasında, köleleştirilmiş Afrikalı Amerikalıların çocuklarına vatandaşlık garantisi vermek için tasarlanmıştı, ancak dil olarak “ABD yargı yetkisi altında doğan herkes” ifadesini kullanıyordu.

Kararın siyasi etkileri ise çok daha geniş ve kalıcı olacak gibi görünüyor. On milyonlarca insanı doğrudan etkileyebilecek bu değişiklik, özellikle göçmen topluluklarında derin bir belirsizlik ve korku yaratmış durumda. Aileler, statüleri ne olursa olsun ABD’de doğan çocuklarının artık “vatansız” (stateless) kalma riskiyle karşı karşıya. Eyalet yönetimleri ise, bu potansiyel yeni ve vatansız nüfusun eğitim, sağlık ve sosyal hizmetlere erişimini nasıl yönetecekleri konusunda hazırlıksız.

Yüksek Mahkeme’nin yaz başındaki kararı, sadece bir başkanlık kararnamesinin kaderini belirlemekle kalmayacak; ABD’nin kendisini bir “göçmenler milleti” olarak tanımlama şeklini ve dünyanın dört bir yanından gelen insanlar için bir “fırsatlar ülkesi” olma vizyonunu da yeniden şekillendirecek. Tarihi bir dönüm noktasında duran mahkeme yargıçlarının vereceği karar, yalnızca hukuk kitaplarında değil, ülkenin sosyal dokusunda da nesiller boyu hissedilecek derin izler bırakacak.


İlgili Haberler

Almanya’da zorunlu askerlik reformu protestoları tetikledi

haberci

Sri Lanka’da kasırgadan kurtulanlar ağır sonuçlarla karşı karşıya kaldı

haberci

İsrail’in Eurovision’a katılmasına izin verilmesi protestoları tetikledi

haberci

Yorum Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası