Almanya’da Askerlik Reformu: Zorunlu Kayıt Geri Dönüyor, Gençler Sokakta
Almanya Federal Meclisi (Bundestag), ülkenin güvenlik paradigmasında tarihi bir dönüşümü temsil eden yeni bir askerlik reformunu Cuma günü onayladı. Bu reform, 2011 yılında askıya alınan zorunlu askerlik sisteminin ruhunu, modernize edilmiş ve esnek bir yapı içinde yeniden hayata geçiriyor. Karar, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından derinden hissedilen güvenlik endişeleri ve Bundeswehr’in (Alman Federal Ordusu) personel açığı arasında, Almanya’nın savunma hazırlığını yeniden tanımlamaya yönelik aylar süren yoğun siyasi tartışmaların sonucu olarak geldi.
Zorunlu Kayıt ve “Göreve Çağrı” Tetiği
Yeni sistem, “zorunlu askerlik” yerine “göreve hazırlık” olarak adlandırılıyor. Ancak mevzuat, Bundeswehr’in gönüllü asker hedeflerine ulaşamaması durumunda devreye girecek kritik bir tetik mekanizması içeriyor. Buna göre, zorunlu kayıt ve sağlık muayenesinden geçen genç erkeklerden bir kısmı, parlamentonun (Bundestag) ayrıca alacağı özel bir kararla fiilen göreve çağrılabilecek. Bu, olağanüstü bir durum önlemi olarak tasarlanmış olsa da, gençler ve sivil toplum örgütleri arasında “arka kapıdan zorunlu askerliğin geri döndüğü” yönünde kaygılara yol açıyor.
Reformun Temel Ayakları:
- Zorunlu Kayıt: 18 yaşına giren tüm erkekler, askerlikle ilgili bir form doldurmakla yükümlü.
- Cinsiyet Ayrımı: Uygulama kadınlar için gönüllülük esasına dayanıyor.
- Sağlık Muayenelerinin Geri Dönüşü: 2008 doğumlulardan itibaren zorunlu hale getiriliyor.
- Göreve Çağrı Şartı: Ordu personel hedeflerini tutturamazsa, parlamentonun kararıyla muayeneden geçenler arasından seçim yapılabilecek.
- Stratejik Hedef: Aktif asker sayısını 180 binden 260 bine, yedek personeli ise 55 binden 200 bine çıkarmak.
Sokaklar Hareketli: “Kimse Bize Sormuyor!”
Reform, özellikle doğrudan etkilenecek olan genç kuşak arasında büyük tepki topladı. “Schulstreik gegen Wehrpflicht” (Zorunlu Askerliğe Karşı Okul Grevi) adlı hareket, kararın alındığı Cuma günü başta Berlin olmak üzere birçok şehirde protesto gösterileri düzenledi. Göstericiler, kararın demokratik katılım ilkesini ihlal ettiğini savunuyor.
Protestocular, barışçıl bir Avrupa düzeni hayali kuran bir neslin, yeniden askerlik tartışmalarının merkezine oturtulmasına isyan ediyor. Sosyal medyada #KeineRückkehrZurWehrpflicht (#ZorunluAskerliğeDönüşYok) etiketi altında geniş bir dijital muhalefet de oluştu.
Pistorius’tan Yanıt: “Demokrasi Savunulmalı”
Protestolara yönelik ilk resmi tepki, Savunma Bakanı Boris Pistorius‘tan geldi. Bakan, Instagram üzerinden yaptığı açıklamada, protesto hakkını açıkça desteklediğini ve gençlerin sesini duyduğunu ifade etti. Ancak mesajında, ülkenin içinde bulunduğu jeopolitik gerçekliğe de vurgu yaptı.
Pistorius, “Demokrasimiz bir armağan ama her gün savunulması gereken bir armağan” diyerek, reformun arkasındaki gerekçeyi özetledi. Bu ifade, hükümetin, Rusya’nın Ukrayna’da yarattığı şokun ardından Almanya’nın ve NATO’nun doğu kanadının savunulabilirliğini en üst düzeye çıkarmayı hedeflediği “Zeitenwende” (Çağ Değişimi) politikasının doğrudan bir yansıması olarak görülüyor.
Arka Plan: Tehdit Algısı ve Ordunun Krizi
Bu reform, tek başına bir yasa değişikliğinden çok daha fazlasını temsil ediyor. Almanya, Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana ordusunu küçültme ve profesyonelleştirme eğilimindeydi. Ancak 24 Şubat 2022, her şeyi değiştirdi. Savaşın Avrupa’nın göbeğine dönmesi, Berlin’de derin bir güvenlik şokuna neden oldu.
Bunun yanı sıra, Bundeswehr uzun yıllardır ciddi personel sıkıntısı çekiyor. Gönüllü askerliğe dayalı mevcut sistem, ordunun ihtiyaç duyduğu sayıda genci çekmekte yetersiz kalıyor. Reform, hem bu açığı kapatmak hem de toplumun tamamında “savunma bilinci” oluşturarak, olası bir kriz anında hızla seferber edilebilecek büyük bir yedek havuzu oluşturmayı amaçlıyor. Hükümet partileri (SPD, Yeşiller ve FDP) bu konuda Kasım 2023’te uzlaşmaya varmıştı.
Sonuç olarak, Almanya’nın onayladığı bu reform, ülkenin savunma politikasında bir dönüm noktası. Sadece bir kayıt zorunluluğundan ibaret değil; Alman toplumunun güvenlik, sorumluluk ve özgürlük kavramlarını yeniden tartışmaya açan sembolik bir adım. Bir yanda artan jeopolitik tehditler ve ordunun acil ihtiyaçları, diğer yanda gençlerin gelecek kaygısı ve barış talepleri arasında gerilim devam edecek. Bundeswehr’in hedeflerine gönüllülerle ulaşıp ulaşamayacağı ise, “göreve çağrı” mekanizmasının asla kullanılmayacağı bir senaryo için en kritik belirleyici olacak.