Damar Tıraşlama Tekniği ile Kurtuluş: Bir Hastanın Yaşamı Yeniden Kazanma Öyküsü
İstanbul’da yaşayan Bayram İpek, sigaranın yol açtığı ileri derecede kireçlenmiş bir damar tıkanıklığı nedeniyle hayatı durma noktasına gelmişti. Klasik yöntemlerin çaresiz kaldığı bu zorlu vakada, “damar tıraşlama” tekniği ona yeni bir hayat şansı verdi.
İstanbul’un yoğun temposu içinde 40 yaşındaki Bayram İpek için basit bir yürüyüş, giderek ulaşılmaz bir hayale dönüşmüştü. Sağ bacağında başlayan dayanılmaz ağrılar ve diz altında açılan, iyileşmeyen yaralar, onu adım adım hareket kabiliyetinden ediyordu. Süreç öyle ilerledi ki, sadece 50 metre yürümek bile onun için dayanılmaz bir ıstırap haline geldi. Artık günlük hayatını sürdürmekte bile zorlanan İpek, çareyi nihayet bir hastaneye başvurmakta buldu.
Yapılan ilk tetkikler, durumun vahametini gözler önüne serdi. Doppler ultrason ve anjiyografi incelemeleri, Bayram İpek’in sağ bacağını besleyen ana atardamarında, diz seviyesinde uzun ve ciddi bir tıkanıklık olduğunu ortaya çıkardı. Ancak asıl çarpıcı olan, damar duvarının durumuydu. Damar, ileri derecede kireçlenmiş, adeta bir kabuk gibi sertleşmişti. Hekimler, bu ağır kireçlenmenin ve tıkanıklığın arkasındaki başlıca suçluyu hemen teşhis ettiler: Uzun yıllara yayılan yoğun sigara kullanımı.
Bu teşhis, aynı zamanda büyük bir tedavi zorluğunu da beraberinde getirdi. Damarın bu kadar sert ve kireçli olması, periferik arter hastalıklarında sıklıkla başvurulan klasik balon anjiyoplasti (damarın balonla genişletilmesi) veya stent (kafes) yerleştirme gibi standart girişimsel yöntemlerin başarı şansını ciddi ölçüde düşürüyordu. Sert plaklar, balonu itebilir veya stentin tam olarak genişlemesini engelleyebilirdi. Hasta için farklı ve daha etkili bir çözüm gerekiyordu.
Bayram İpek’in vakasını üstlenen Prof. Dr. Ali Aycan Kavala ve ekibi, tıp literatüründe “atherectomy” ya da Türkçe tabiriyle “damar tıraşlama” olarak bilinen ileri bir teknik kullanmaya karar verdi. Bu yöntem, özellikle İpek’in durumundaki gibi sert, kireçli plakların temizlenmesi için tasarlanmıştı.
Operasyon sırasında, damarın içine yönlendirilen özel bir kateterin ucundaki döner bıçak sistemi devreye alındı. Bu sistem, tıpkı bir tıraş bıçağının istenmeyen tüyleri temizlemesi gibi, damar duvarına yapışmış ve kan akımını kesen sert, kireçli plakları milimetrik hassasiyetle “tıraşlayarak” kazıdı ve vücut dışına aldı. İşlem, damarın bütünlüğüne zarar vermeden, sadece hastalıklı dokuyu hedef alarak gerçekleştirildi. Plaklar temizlendikçe, yıllardır engellenen temiz kan akımının önü açıldı ve tıkanıklık tamamen giderildi.
Bayram İpek’in hikayesi, modern tıbbın ulaştığı noktayı gösterirken, aynı zamanda önlenebilir bir sağlık riskine karşı da güçlü bir uyarı niteliği taşıyor. Sigaranın sadece akciğerleri veya kalbi değil, vücuttaki tüm damar sistemini yavaş yavaş tahrip ettiğinin çarpıcı bir kanıtı. Damar tıraşlama gibi yenilikçi teknikler, artık bu tahribatın ileri safhalarında bile umut ışığı olabiliyor.
Sonuç olarak, Bayram İpek’in yaşadıkları, iki temel gerçeğin altını çiziyor: Birincisi, teknolojik ve tıbbi gelişmelerin, geçmişte çaresiz görülen vakalara bile çözüm üretebildiği. İkincisi ve belki de daha önemlisi, sigara gibi değiştirilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınmasının, hayat kurtarıcı bir eylem olduğu. İpek’in yeniden ağrısız adım atabilmesi, hem tıp dünyasındaki uzmanların başarısı, hem de bireysel sağlık sorumluluğunun ne denli kritik olduğuna dair topluma verilen güçlü bir mesajdır.