Suriye’deki Tarihi Dönüşüm: AB, Esad Sonrası Döneme Uyum Sağlamak İçin Sığınma Politikalarını ve Yaptırımlarını Yeniden Şekillendiriyor
Avrupa Birliği, Suriye’de Aralık 2024’te yaşanan ve Beşar Esad rejiminin nihai olarak devrilmesiyle sonuçlanan tarihi dönüşümün ardından, bölgedeki yeni gerçekliği kabul eden kapsamlı bir politika revizyonuna imza attı. Bu revizyon, bir yandan binlerce Suriyelinin kaderini doğrudan etkileyecek güncellenmiş bir sığınma rehberini, diğer yandan da ülkenin ekonomik toparlanmasına alan açacak ancak eski rejimle bağları sürdürenlere yönelik baskıyı devam ettirecek bir yaptırım paketini içeriyor. Bu hamleler, on yılı aşkın süredir devam eden kanlı iç savaşın ardından yeni bir sayfa açılan Suriye’ye yönelik AB’nin pragmatik ve koşullu yaklaşımının en net göstergesi olarak yorumlanıyor.
110 Bin Kişinin Kaderini Etkileyecek Kritik Rehber Güncellemesi
Avrupa Birliği Sığınma Ajansı (EUAA) tarafından bugün kamuoyuna duyurulan güncellenmiş Ortak Sığınma Rehberi, üye ülkelerin uluslararası koruma başvurularını değerlendirirken tutarlı ve birbirine uyumlu kararlar almasını sağlamayı amaçlıyor. Sığınma kararları nihai olarak ulusal makamlarca verilse de, ajansın hazırladığı bu rehber, 27 AB üyesi ülkenin yanı sıra Norveç ve İsviçre için de bağlayıcı bir çerçeve ve yol haritası niteliği taşıyor. Yeni rehberin, başvurularının sonucunu bekleyen yaklaşık 110 bin Suriyelinin statüsünü doğrudan etkilemesi bekleniyor. Bu sayı, AB genelinde karar bekleyen en büyük ulusal grubu temsil ediyor.
Yeni Dönemde Kimler Risk Altında?
EUAA, rehberinde yeni dönemde hala uluslararası korumaya ihtiyaç duyabilecek hassas grupları da net bir şekilde tanımladı. Buna göre, eski rejimle yakın bağları bulunan kişiler, askeri ve istihbarat personelleri, yeni siyasi düzende hedef alınma potansiyeli taşıyor. Ayrıca, etnik ve dini azınlıklar olarak tanımlanan Aleviler, Hristiyanlar ve Dürziler gibi gruplar, olası bir istikrarsızlık veya intikam saldırıları karşısında risk altında değerlendiriliyor.
Ajans, özellikle iki grubun koruma ihtiyacının devam ettiğini vurguluyor: Suriye’deki LGBTQ+ bireyler, toplumsal normlar ve olası yasal takipler nedeniyle ciddi risk altında bulunuyor. Benzer şekilde, Suriye’de yaşayan ve Birleşmiş Milletler yardımı ile korumasından artık yararlanamayan Filistinli mülteciler de savunmasız konumlarını koruyor ve mülteci statüsü için uygunluk kriterlerini karşılamaya devam ediyor.
Başvuru Sayılarındaki Keskin Düşüş ve Geri Dönüş Dalgası
Esad rejiminin çöküşü, AB’ye yönelik sığınma başvurularının sayısında da çarpıcı bir düşüşe yol açtı. Rakamlar, durumdaki değişimin boyutunu açıkça ortaya koyuyor: Ekim 2024’te 16 bin olan aylık Suriye kaynaklı sığınma başvuru sayısı, bir yıl sonra, Ekim 2025’te 3 bin 500’e kadar geriledi. Bu dramatik azalma, ülkedeki güvenlik ortamının iyileştiği yönündeki algıyı güçlendiriyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verileri de bu eğilimi destekliyor. Son bir yıl içinde, bir milyondan fazla kişinin Suriye’ye geri döndüğü bildirilirken, yaklaşık 2 milyon kişinin de ülke içinde yerinden edildiği bölgelere dönüş yaptığı kaydedildi. Bu kitlesel geri dönüş hareketi, on yıllık savaşın yarattığı demografik tahribatın telafi edilmeye başlandığının bir işareti olarak görülüyor.
Ekonomik Yaptırımlarda Stratejik ve Geri Döndürülebilir Açılım
AB’nin politikasındaki bu dönüşüm, sığınma rehberiyle sınırlı değil. Mayıs 2025 sonunda Avrupa Konseyi, Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımlarda da önemli bir gevşemeye gidildiğini resmen duyurdu. Alınan siyasi karar uyarınca, “fonların ve ekonomik kaynakların dondurulmasına tabi olanlar listesi”nden 24 kritik kuruluş çıkarıldı.
Bu kuruluşlar arasında, Suriye ekonomisinin can damarları olarak kabul edilen sektörlerde faaliyet gösteren şirketler bulunuyor: Suriye Merkez Bankası, petrol üretim ve rafinasyon şirketleri, pamuk sektöründeki devlet kuruluşları, telekomünikasyon firmaları ve bazı medya kuruluşları. Bu adım, ülkenin altyapısını yeniden inşa etmesine ve ekonomik hayatını canlandırmasına izin verirken, AB’nin Suriye’nin toparlanma sürecine doğrudan destek verme niyetini gösteriyor.
Eski Rejimle Bağlar Koparılmadı: Hedefli Yaptırımlar Devam Ediyor
Ancak AB’nin bu açılımı, koşulsuz bir normalleşme anlamına gelmiyor. Konsey, aynı zamanda devrik Esad hükümetiyle bağlantılı olduğu belirlenen bireylerin ve kuruluşların hedef alındığı yaptırım listelerinin süresini 1 Haziran 2026’ya kadar uzattı. Bu ikili yaklaşım, AB’nin stratejisini net bir şekilde ortaya koyuyor: Ülkenin ekonomik rehabilitasyonuna yeşil ışık yakarken, eski rejimin aktörlerini siyasi ve finansal olarak izole etmeye devam etmek.
AB yetkilileri, yaptırımların kaldırılmasına ilişkin tüm kararların “geri döndürülebilir” nitelikte olduğunu ve ülkede insan hakları, siyasi geçiş ve güvenlik alanlarındaki gelişmelerin yakından izleneceğini ifade etti. Mayıs 2011’de başlayan ve Esad ailesini, kilit rejim figürlerini, petrol ve bankacılık sektörlerini hedef alan yaptırım rejimi, böylece esnek ve duruma göre şekillenen bir yapıya kavuşmuş oldu.
Sonuç: On Yıllık Trajediden Sonra Yeni Bir Dengenin Aranışı
Mart 2011’de başlayan ve yaklaşık yarım milyon insanın hayatına mal olan, 23 milyonluk nüfusun yarısını yerinden eden Suriye savaşı, bölgesel ve küresel dengeleri derinden sarstı. Beş milyondan fazla Suriyeli mülteci olarak komşu ülkelere, özellikle Türkiye’ye sığındı. Avrupa’ya ulaşan yaklaşık bir milyon kişi ise 2015 mülteci krizinin merkezinde yer aldı. Bu büyük göç dalgası, AB’nin 2016’da Türkiye ile geri kabul anlaşması imzalamasına ve sınır kontrollerini sertleştirmesine yol açtı. Bugün, Ege Denizi’ndeki geri itmeler ve Polonya-Belarus sınırındaki kriz gibi uygulamalar, Suriyelilerin Avrupa’ya ulaşma çabalarının önündeki engeller olarak varlığını sürdürüyor.
AB’nin bugün açıkladığı politika paketi, işte bu on yıllık trajedinin ardından, yeni bir statükoya uyum sağlama çabasının ürünü. Sığınma rehberindeki değişiklikler, fiili durumu yansıtarak artık zulüm riski taşımayanların koruma statüsünü sonlandırma yolunu açarken, gerçekten savunmasız olanları korumaya devam ediyor. Ekonomik yaptırımlardaki hedefli gevşeme ise, insani bir felaketin yaşandığı bir ülkenin yeniden inşasına katkıda bulunmayı, ancak geçmişle hesaplaşma sürecinden taviz vermemeyi amaçlıyor. Tüm bu adımlar, Suriye’nin uzun ve acı dolu savaş sonrası döneminde, uluslararası toplumun rolünün nasıl şekilleneceğine dair ilk somut işaretleri veriyor. Sürecin geri döndürülebilir olması ise, barışın kırılganlığının ve AB’nin ihtiyatlı yaklaşımının bir göstergesi.
Haber, Avrupa Birliği kurumlarının resmi açıklamaları, Avrupa Birliği Sığınma Ajansı (EUAA) rehber metinleri ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) verileri temel alınarak detaylandırılmıştır.