Hollanda’da Yardımlı İntihar Kısıtlamaları Yasal Bulundu: Bir Hukuki Mücadelenin Sonuçları
Hollanda’da, ölüm hakkı ve bireysel özerklik üzerine yıllardır süren tartışmalara yön veren önemli bir hukuki karar açıklandı. Lahey’deki Temyiz Mahkemesi, yardımlı intihar ve ötanaziye ilişkin mevcut devlet kısıtlamalarının yasal olduğuna ve temel insan haklarını ihlal etmediğine hükmetti. Bu karar, Last Will Cooperative (CLW) adlı kampanya grubunun, söz konusu kısıtlamaların hastaların kendi ölümlerini belirleme hakkını çiğnediği gerekçesiyle 2022’de açtığı davada devlet lehine sonuçlanan sürecin nihai aşamasını oluşturuyor.
Hollanda Modeli: Sıkı Koşullar Altında Bir Hak
Hollanda, 2002 yılında, belirli ve son derece katı koşullar altında ötanazi ve yardımlı intiharı yasallaştırarak dünyada öncü bir rol üstlendi. Bu yasal çerçeve, keyfiliğin önüne geçmek ve hastayı korumak amacıyla titizlikle oluşturulmuş bir dizi kriter içeriyor. Bir hastanın bu yoldan yararlanabilmesi için:
- Hastanın çektiği acının, tıbben “dayanılmaz ve iyileşme umudu olmayan” düzeyde olduğunun bir doktor tarafından teyit edilmesi,
- Doktorun, hastanın durumu için “makul bir alternatif” tedavi seçeneğinin bulunmadığı sonucuna varması,
- İşlemi onaylayacak bağımsız bir ikinci doktorun da aynı teşhise ve sonuca varması gerekiyor.
Bu sistemde, ötanazi (bir doktorun ölümcül ilacı uygulaması) ile yardımlı intihar (doktorun ilacı temin etmesi, ancak hastanın kendisinin alması) arasında teknik bir ayrım bulunuyor, ancak her iki durumda da yukarıdaki sıkı prosedürler geçerli.
Davacı Grup: “Last Will Cooperative” ve İtirazları
Last Will Cooperative (CLW), Hollanda’da bireylerin kendi ölüm zamanını ve şeklini seçme özerkliğini savunan etkili bir sivil toplum kuruluşu. Grup, 2022 yılında Hollanda devletine karşı açtığı davada, mevcut yasanın getirdiği kısıtlamaların, özellikle de bir doktorun onayının zorunlu olmasının, hastaların temel özerklik haklarını ihlal ettiğini öne sürdü. CLW’ye göre, tedavisi mümkün olmayan ve dayanılmaz acı çeken bir hasta, bir doktorun “makul alternatif yok” kararını beklemeksizin, kendi iradesiyle hayatını sonlandırma hakkına sahip olmalıydı.
Ancak, ilk derece mahkemesinin devlet lehine verdiği kararın ardından, CLW’nin Lahey Temyiz Mahkemesi’ne yaptığı itiraz da sonuç vermedi. Mahkeme, CLW’nin AİHS ihlali iddialarını hukuki dayanaktan yoksun bularak reddetti.
Mahkemenin Gerekçesi ve Avrupa İnsan Hakları Boyutu
Temyiz Mahkemesi’nin karar gerekçesi, bireysel haklar ile devletin yaşamı koruma yükümlülüğü arasındaki dengeye odaklanıyor. Mahkeme, AİHS’nin 8. Maddesi’nin (özel hayata saygı) kapsamının geniş yorumlanabileceğini kabul etmekle birlikte, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarının, devletlere bu konuda geniş bir takdir yetkisi tanıdığını vurguladı.
Kararda, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları açıkça gösteriyor ki, Hollanda’nın yardımlı intihar yasağı AİHS’nin Sekizinci Maddesini ihlal etmemektedir” ifadesi yer aldı. Bu, Hollanda’nın, kırılgan durumdaki bireyleri olası istismardan korumak ve tıbbi etiğin temel ilkelerini gözetmek adına getirdiği düzenlemelerin, uluslararası hukuk nezdinde meşru olduğunun teyidi anlamına geliyor.
Sonuç ve Toplumsal Yansımalar
Bu karar, Hollanda’da ölüm hakkı tartışmalarında mevcut yasal statükonun korunacağının açık bir işareti. CLW gibi grupların, bireysel özerkliği daha ileri düzeyde savunma çabaları hukuki yoldan set çekmiş oldu. Ancak, ötanazi sayılarındaki istikrarlı artış, toplumda bu konunun canlılığını ve önemini koruduğunu gösteriyor.
Karar, yalnızca Hollanda için değil, ötanazi ve yardımlı intiharı tartışan diğer birçok ülke için de referans niteliği taşıyor. Bir yanda bireyin acısız ve onurlu bir ölüm hakkı, diğer yanda devletin yaşamı koruma sorumluluğu ve tıp etiğinin sınırları arasında kurulan bu hassas dengenin hukuki meşruiyeti bir kez daha teyit edilmiş oldu. Hollanda modeli, katı koruyucu önlemlerle çevrelenmiş bir özgürlük alanı olarak varlığını sürdürecek gibi görünüyor.