Fransa’da Tarihi Bir Adım: İsrail, Gazze’de Haber Özgürlüğünü Engellemekten Uluslararası Yargı Önünde
Paris’teki adli koridorlarda, uluslararası basın özgürlüğü ve savaş hukuku açısından çığır açıcı nitelikte bir dava şekilleniyor. Fransa’nın önde gelen iki basın örgütü, İsrail devletini, Gazze Şeridi’nde kasıtlı ve sistematik bir şekilde gazetecilerin çalışmasını engellemek ve haber özgürlüğünü bastırmakla suçlayarak resmi şikayette bulundu. Bu hamle, yalnızca bir protesto değil, somut bir uluslararası hukuk mücadelesi olarak kayıtlara geçti.
Fransa’nın saygın gazetelerinden Le Monde‘un derinlemesine aktardığı habere göre, Gazeteciler Ulusal Sendikası (SNJ) ve Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (FIJ) tarafından ortaklaşa hazırlanan kapsamlı bir suç duyurusu, Paris Savcılığı’na teslim edildi. Dilekçenin hedefinde, İsrail’in Gazze’deki askeri operasyonları sırasında uyguladığı ve “haber alma hakkını felç etmeyi amaçlayan” politikalar yer alıyor. Örgütler, bu politikaların uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve bir “savaş suçu” teşkil ettiğini iddia ediyor.
Şikayetin yönlendirildiği makam, konunun ciddiyetini gözler önüne seriyor: Fransa Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı. Bu birim, uluslararası boyutu olan en ağır suçların soruşturulmasından sorumlu. Savcılığın, İsrail’in eylemlerini “savaş suçu” kapsamında değerlendirip değerlendirmeyeceği, uluslararası hukuk ve diplomasi açısından büyük önem taşıyor. France Info kanalının edindiği bilgiye göre, hukuki argümanları ve kanıtları detaylandıran dilekçe, yüz sayfayı aşkın bir hacme sahip.
SNJ ve FIJ temsilcileri, yaptıkları açıklamalarda, İsrail’in tutumunu basit bir erişim engeli olarak değil, “şiddet içeren koordineli bir engelleme stratejisi” olarak nitelendiriyor. Bu stratejinin temel taşlarını, uluslararası gazetecilerin bölgeye girişinin neredeyse tamamen yasaklanması, yerel gazetecilere yönelik doğrudan saldırılar, iletişim altyapısının hedef alınması ve böylece dünyanın geri kalanına ulaşan bilgi akışının kontrol altına alınmaya çalışılması oluşturuyor. Örgütler, bu durumun sadece mesleki bir engel değil, insanlığa karşı işlenen suçların perdesinin kalınlaştırılması anlamına geldiğinin altını çiziyor.
Bu hukuki girişim, Fransa topraklarında İsrail’e karşı “basın özgürlüğünü engellediği” gerekçesiyle sunulan ilk resmi şikayet olma özelliğini taşıyor. Bu, olayı yerel bir tepkinin ötesine taşıyarak, Avrupa hukuk sisteminin uluslararası çatışmalardaki sorumluluk mekanizmalarını nasıl işletebileceğine dair bir test case haline getiriyor.
Şikayetin arka planında ise insanlık trajedisinin ve mesleki fedakarlığın çarpıcı rakamları yatıyor. İsrail’in Ekim 2023’te başlattığı askeri harekât, insani açıdan korkunç bir bilanço bırakmaya devam ediyor. Resmi verilere göre, 70.112’den fazla kişi hayatını kaybetti, 170.986 kişi yaralandı. Enkaz altında kurtarılmayı bekleyen binlerce insan olduğu belirtiliyor. Bu koşullar altında, dış dünyanın gözü ve kulağı olan gazetecilerin rolü hayati önem taşıyor.
Ancak gazeteciler, bu süreçte benzeri görülmemiş bir şiddetle karşı karşıya kaldı. Filistin Gazeteciler Sendikası ve uluslararası gözlem örgütlerinin verileri, korkunç bir gerçeği gözler önüne seriyor: Gazze’de 250’den fazla gazeteci ve medya çalışanı İsrail saldırılarında yaşamını yitirdi. Bu sayı, modern savaş tarihinde bir yıllık süreçte öldürülen gazeteci sayısı açısından trajik bir rekor anlamına geliyor.
Filistin Gazeteciler Sendikası’nın 5 Kasım’da yayımladığı son aylık rapor, durumun devam eden aciliyetini ortaya koyuyor. Rapora göre, sadece bir önceki ekim ayında İsrail ordusu, Gazze Şeridi’nde 2 gazeteciyi öldürdü, 10 gazeteciyi yaraladı ve 9 gazetecinin evini yerle bir etti. Bu rakamlar, gazetecilerin sivil statülerine rağmen, sistematik bir tehdit altında olduğuna dair iddiaları güçlendiriyor.
Fransa’daki bu hukuki başvuru, uluslararası topluma bir çağrı niteliği taşıyor. Gazetecilerin korunması, çatışma bölgelerinde gerçeklerin ortaya çıkarılmasının ve hesap verilebilirliğin temel şartı. SNJ ve FIJ’nin açtığı bu yol, yalnızca İsrail’in eylemlerine yönelik değil, gelecekte benzer taktikler uygulamayı düşünebilecek tüm taraflara karşı haber özgürlüğünün evrensel bir kırmızı çizgi olduğunu hukuki bir zeminde tesis etmeyi amaçlıyor. Savcılığın vereceği karar, savaş alanlarında hakikatin korunup korunamayacağı konusunda çok önemli bir emsal oluşturacak.
Kaynak ve Arka Plan: Bu analiz, Le Monde, France Info, Filistin Gazeteciler Sendikası raporları ve uluslararası insan hakları örgütlerinin verileri ışığında, Fransa’da başlatılan hukuki sürecin detayları ve geniş bağlamı dikkate alınarak hazırlanmıştır.