Altın Piyasasında Derin Kriz: Kota, Kaçak ve Sahte Altın Dalgası Sektörü Tehdit Ediyor
Türkiye’de yüzyıllardır güvenin, birikimin ve değerin simgesi olan altın, bugünlerde sektörün en karanlık ve karmaşık dönemlerinden birini yaşıyor. Resmi altın ithalatına getirilen kota sınırlamaları, piyasada beklenmedik ve tehlikeli bir domino etkisi yaratarak, kaçak altın ticaretini patlama noktasına getirdi. Bu kontrolsüz akış, beraberinde ayarı belirsiz, kaynağı meçhul külçeleri ve giderek sofistike hale gelen sahte altın üretimini getirerek, hem sektör profesyonellerini hem de milyonlarca vatandaşı ciddi bir finansal risk ve güven bunalımıyla karşı karşıya bırakıyor.
Kota Duvarının Arkasında Gelişen Gölge Piyasa
Ankara Kuyumcular Odası Başkanı Timuçin Sönmez, konuyla ilgili düzenlediği basın toplantısında, durumun vahametini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Sönmez’e göre, yurt dışından çeşitli yasa dışı yollarla ülkeye sokulan altınlar, sadece bir kaçakçılık sorunu değil, aynı zamanda ciddi bir kalite ve güven krizi yaratıyor. “Bu altınların kimin tarafından, hangi standartlarda üretildiği bilinmiyor. En kritiği, değerini belirleyen ayarı da belli değil” diyen Sönmez, bu belirsizliğin faturasının hem dürüst kuyumcu esnafına hem de masum müşteriye kesildiğini vurguladı.
Sönmez’in altını çizdiği en çarpıcı nokta ise, bu ayarsız ve standart dışı altınları, bir kuyumcunun geleneksel yöntemlerle anlamasının neredeyse imkansız olması. Müşteri, belki bir kuşak sonra bileğindeki bileziğin gerçek değerini öğrenmek isteyebilir, ancak o zaman iş işten geçmiş olabilir.
Taklit Teknolojisi Alarm Veriyor: “Sahtekarlığın Sınırı Yok”
Krizi derinleştiren bir diğer boyut ise, sahte ve taklit altın üretimindeki teknolojik sıçrama. Başkan Sönmez, Devlet Darphanesi’nin bastığı, devlet güvencesi altındaki resmi altınların bile artık son derece kaliteli şekilde taklit edilebildiğine dikkat çekti. “Aslı ile kopyasını ayırmak mümkün olmayınca vatandaş mağdur oluyor” ifadesini kullanan Sönmez, bu konuda acilen ciddi ve etkili adımlar atılması gerektiğinin altını çizdi.
Kuyumcular Odası olarak, altının saflığını ve ayarını tespit eden elektronik test cihazları gibi yöntemlerle sahtekarlıkları önlemeye çalıştıklarını ancak bu mücadelenin tek taraflı yürüyemediğini belirten Sönmez, şu uyarıyı yaptı: “Sahteciler teknoloji ile çok iyi kaplama yapıyorlar. Sahtekarlığın sınırı yok, çeşidi çok. Hem kuyumcu hem müşteri kandırılabiliyor.” Bu açıklama, piyasada dolaşan sahte ürünlerin artık sadece basit kaplamalar olmadığını, yüksek teknoloji kullanılarak üretilen ve uzman gözüyle bile tespiti zor ürünler haline geldiğini gösteriyor.
Ankara’dan Yayılan Pilot Uygulama: Anında İhbar Ağı
Tehdit karşısında sektör, kendi içinde önlemler geliştirmeye başladı. Ankara Kuyumcular Odası, başkent genelinde pilot bir uygulama başlatarak, kuyumcular arasında hızlı bir iletişim ve ihbar ağı kurdu. Sistem basit ama etkili işliyor: Bir kuyumcu dükkanı, sahte altın satmaya çalışan veya şüpheli davranan bir kişiyle karşılaştığında, bu bilgiyi anında mesaj grupları aracılığıyla tüm üyelere ve ilgili kolluk kuvvetlerine iletiyor. Sönmez, bu sayede dolandırıcıların çok kısa sürede yakalandığını ve benzeri vakaların önüne geçildiğini aktardı. Bu yerel inisiyatif, sektörün güvenlik konusunda daha geniş ve merkezi bir dijital altyapıya ne kadar ihtiyaç duyduğunun da bir göstergesi.
MASAK Bildirimi ve Müşteri Kaybı İkilemi
Kara para aklama ile mücadele kapsamında getirilen bir diğer düzenleme de kuyumcuları zor durumda bırakıyor. 185 bin TL’nin üzerinde altın alım-satımı yapan müşteriler için doldurulması zorunlu olan formlar ve MASAK’a yapılan bildirimler, dürüst vatandaşlar üzerinde bir “güvensizlik” ve “tedirginlik” hissi yaratıyor. Sönmez, bu uygulama nedeniyle önemli ölçüde müşteri kaybı yaşadıklarını ifade etti.
Çözüm önerisi ise daha pratik ve dijital bir sistem: Sönmez, bildirim limitinin yükseltilmesini ve sürecin, otellerde olduğu gibi, doğrudan TC kimlik numarası üzerinden elektronik ortamda gerçekleştirilmesini önerdi. “Belirli bir limitin üzerinde altın alıp satanları MASAK’a iletecek otomatik bir sistem kurulursa, hem işlemler hızlanır hem de rüşvet ve benzeri yollarla kara para elde edenler daha kolay yakalanabilir” diyerek, güvenlik ile ticari pratiklik arasında bir denge kurulması gerektiğini vurguladı.
Ekranlardaki Yanıltıcı Fiyat ve “Ziynet Fiyat” Çağrısı
Kuyumcuların müşterilerle yaşadığı bir diğer temel sorun ise, televizyon ekranları ve finans portallarında sürekli yansıtılan “altın fiyatları”. Sönmez, bu fiyatların genellikle uluslararası piyasalardaki ham altın fiyatı (Ons) ve dolar kuru baz alınarak hesaplandığını, oysa perakende satıştaki bir ziynet altınının fiyatına işçilik, tasarım, vergiler ve diğer maliyetlerin eklendiğini belirtti. Bu durum, ekranda görünen fiyatla dükkandaki fiyat arasında fark olmasına ve tüketicilerle gereksiz gerilimler yaşanmasına neden oluyor.
Bu kargaşayı önlemek için Ankara Kuyumcular Odası harekete geçti ve sektöre özel bir uygulama geliştirdi. Sönmez, “Biz şimdi ‘ziynet fiyat’ diye bir aplikasyon yaptık. Amacımız, bu gerçek perakende satış fiyatlarının da ilan edilmesini sağlamak ve tüketiciyi doğru bilgilendirmek” açıklamasını yaparak, medya kuruluşlarına ve ilgili platformlara bu konuda bir çağrıda bulundu.
Sonuç olarak, Türk altın piyasası, birbiriyle bağlantılı çok katmanlı sorunlarla boğuşuyor. Kota politikalarının yarattığı arz daralması, kaçak ve kalitesiz altın akışını tetiklemiş; bu da, teknoloji destekli sahtecilik faaliyetleri için verimli bir zemin oluşturmuş durumda. Sektör temsilcilerinin uyarıları, sadece bir ticari grubun şikayetlerinden ibaret değil, aynı zamanda ulusal ekonomi ve bireysel tasarrufların güvenliği ile ilgili ciddi bir alarm niteliği taşıyor. Çözüm, kolluk kuvvetleri, düzenleyici kurumlar, sektör temsilcileri ve teknoloji sağlayıcılarının iş birliğiyle, şeffaf, denetlenebilir ve güvenilir bir altın ticareti ekosistemi inşa etmekten geçiyor.