Ekonomi

Büyüme inşaattan, daralma tencereden






Ekonomik Büyümenin Ardındaki Çarpık Gerçek: Beton Büyüdü, Tencere Küçüldü

Ekonomik Büyümenin Ardındaki Çarpık Gerçek: Beton Büyüdü, Tencere Küçüldü

Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyüme verileri açıklandı. Kağıt üzerinde yüzde 3.7’lik bir büyüme görünürken, bu rakamın ardında derin bir ekonomik çarpılma ve sosyal adaletsizlik tablosu yatıyor. İşçisinden emeklisine, çiftçisinden esnafına uzanan geniş bir kesim, hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı nedeniyle zor günler geçirirken, resmi istatistikler büyümenin sürdüğünü gösteriyor. Ancak bu büyümenin kaynağı ve bileşenleri, ülkenin gerçek ekonomik sağlığına dair endişe verici sinyaller taşıyor.

Büyümenin Lokomotifi: Beton ve Finans

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, temmuz-eylül döneminde yaşanan büyümenin en büyük itici gücü, yüzde 13.9 ile inşaat sektörü oldu. Bu olağanüstü büyümenin arkasında, kentsel dönüşüm projeleri ve TOKİ yatırımlarının yarattığı geçici ve yoğun talep bulunuyor. İnşaatı, yüksek faiz ortamından beslenen yüzde 10.8 büyüme oranıyla finans ve sigortacılık sektörü takip etti. Sanayi yüzde 6.5, ticaret ve ulaştırma ise yüzde 6.3 büyüme kaydetti. Bu tablo, büyümenin reel üretimden ziyade, belirli sektörlere dayalı ve spekülatif unsurlar taşıdığını ortaya koyuyor.

Tarımda Yaşanan Felaket: Yüzde 12.7 Küçülme

Büyüme verilerinin en çarpıcı ve en endişe verici detayı ise tarım sektöründe yaşandı. Üçüncü çeyrekte tarım sektörü, yüzde 12.7 gibi olağanüstü bir oranda küçüldü. Bu dramatik düşüş, sadece bir istatistikten ibaret değil; doğrudan her vatandaşın mutfağını, sofrasını ve cebini ilgilendiren bir krize işaret ediyor. Uzmanlar, bu küçülmede hem iklimsel faktörlerin (kuraklık) hem de uzun vadeli ve yapısal sorunlar barındıran tarım politikalarının etkili olduğu görüşünde. Geçmişte kendi kendine yetebilen bir tarım ülkesi olan Türkiye, bu verilerle birlikte daha fazla ithalata mahkum olma riskiyle karşı karşıya. Bu durum, önümüzdeki dönemde gıda enflasyonunun daha da şiddetlenebileceğinin açık bir göstergesi.

Dış Ticaret Dengesizliği ve İç Talep Baskısı

Büyümenin kaynakları analiz edildiğinde, dış talebin (ihracat) yüzde 0.7 küçülerek büyümeye negatif katkı yaptığı görülüyor. Buna karşılık ithalat yüzde 4.3 büyüdü. Bu da büyümenin ana dinamiğinin iç talep olduğunu teyit ediyor. Ancak bu iç talep, sağlıklı bir refah artışından değil, enflasyon kaynaklı bir nominal artıştan ve kamu yatırımlarından besleniyor. Hanehalkı tüketimi enflasyon etkisiyle yüzde 4.8 büyümüş görünürken, sabit sermaye yatırımlarındaki yüzde 11.7’lik artış dikkat çekti. Devletin ise bu dönemde kısmen kemer sıktığı, tüketim harcamalarındaki artışı yüzde 0.8’de tuttuğu gözlendi.

Gelir Dağılımındaki Dramatik Bozulma: Büyüme Kimin İçin?

Resmi verilerin en çarpıcı teyidi, gelir dağılımındaki derin adaletsizlik oldu. Üçüncü çeyrekte, işgücü ödemelerinin (maaş ve ücretler) milli gelir içindeki payı, bir önceki yılın aynı dönemine göre tam 3.4 puan birden düşerek yüzde 38.4’ten yüzde 35’e geriledi. Bu düşüşte, yılın ikinci yarısında asgari ücrete zam yapılmamasının önemli bir etkisi olduğu belirtiliyor. Diğer bir deyişle, ekonominin ürettiği pastadan emeğin aldığı pay giderek küçülüyor.

Bu gerçeğe rağmen, kişi başına düşen gelir tahmini 17 bin 935 dolara yükselerek 18 bin dolar sınırına yaklaştı. Bu paradoksal durum, gelir dağılımındaki aşırı bozulmanın net bir kanıtı. Milli gelir artarken, bu artışın nüfusa eşit dağılmadığı, aksine belirli kesimlerde yoğunlaştığı anlaşılıyor. Halkın geniş kesimleri fakirleşme hissederken, kişi başına düşen gelirin artıyor görünmesi, istatistiklerin gerçek hayatı yansıtmadaki yetersizliğini de gözler önüne seriyor.

Uzmanlar Ne Diyor?

Ekonomist Dr. Burcu Aydın, büyümenin kaynağının iç talep olduğunu vurgulayarak, “Dış talep yüzde 4.4 azalarak büyümeyi aşağı çekti. Gelir dağılımındaki bozulma devam etti. İşgücü ödemelerinin milli gelirden aldığı pay yüzde 35’e düştü” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Serap Durusoy ise verileri daha net bir dille yorumladı: “3. çeyrek büyüme verisinin alt bileşenlerine bakıldığında yine kompozisyonu bozuk ve kalitesiz bir büyüme olduğu görülüyor. Tarım sektöründeki yüzde 12.7’lik azalma, gıda enflasyonu açısından sorunun büyüklüğünü ortaya koydu.”

Sonuç: Sürdürülemez Bir Büyüme Modeli

Özetle, Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek büyüme verileri, sürdürülebilir olmaktan uzak, derin yapısal sorunlar barındıran ve sosyal maliyeti yüksek bir tablo çiziyor. Beton ve finans odaklı, tarımı ihmal eden, geliri adaletsiz dağıtan ve dış ticaret dengesizliğini derinleştiren bu büyüme modeli, sokaktaki vatandaşın geçim sıkıntısını hafifletmek bir yana, orta vadede daha büyük sorunların kapısını aralıyor. Ekonomi kağıt üzerinde büyümeye devam ederken, gerçek hayatta tencerenin ateşi düşmek bir yana, daha pahalı yanmaya devam edeceğinin sinyalleri net bir şekilde veriliyor. Bu veriler, politika yapıcılar için sadece bir uyarı değil, acil ve köklü önlemler alınması gerektiğini gösteren bir alarm niteliğinde.


İlgili Haberler

MB’den zorunlu karşılık uygulamasında yeni adım

haberci

Özelleştirme İdaresi dört ilde sekiz taşınmazı satıyor

haberci

Hatay’da depremzede kadın girişimciler ürünlerini festivalde sergiledi

haberci

Yorum Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası