Gündem

Filtreli paylaşım yapanlar yandı






Sosyal Medyanın Gölge Oyunu: Filtreler, Algoritmalar ve Kaybolan Gerçek Benlik

Sosyal Medyanın Gölge Oyunu: Filtreler, Algoritmalar ve Kaybolan Gerçek Benlik

Günümüz dijital çağında, sosyal medya platformları sadece iletişim araçları olmaktan çıkarak, bireylerin kimliklerini şekillendirdiği, sınadığı ve çoğu zaman dönüştürdüğü sanal arenaya dönüştü. Prof. Dr. Ali Murat Kırık’ın dikkat çektiği üzere, bu platformlarda sergilenen filtrelenmiş, renkli, abartılı ve mükemmel görünen hayatlar, basit birer paylaşım olmanın ötesinde, derin psikolojik sonuçlar doğuran algoritmik bir oyunun parçaları haline geldi. Kullanıcılar, farkında olmadan, beğeni yarışına girerek içsel çatışmalar yaşıyor ve gerçek kimliklerinden giderek uzaklaşıyor.

Algoritmaların Mükemmellik Baskısı ve Gerçeğin Geri Plana İtilmesi

Prof. Dr. Kırık, sosyal medya platformlarının temel işleyiş prensibinin bu durumu besleyecek şekilde tasarlandığını vurguluyor. Platformlar, kullanıcıların dikkatini çekmek ve onları daha uzun süre ekrana kilitlemek için tasarlanmış algoritmalarla çalışıyor. Bu algoritmalar, kusursuzluğu, aşırılığı ve estetik mükemmelliği öne çıkaran içerikleri önceliklendiriyor. Sonuç olarak, doğal, sıradan veya kusurlu olan her şey, bu “mükemmel” akış içinde görünmez hale geliyor, geri planda kalıyor.

Bu durum, zamanla bireysel bir sorun olmaktan çıkıp toplumsal bir mükemmellik baskısına dönüşüyor. Kırık’ın ifadesiyle, “Kullanıcılar artık sosyal medyada sadece paylaşım yapmıyor, beğenilmek için rekabet ediyor. Herkes en mutlu, en başarılı ve en estetik halini sunmaya çalıştığı için gerçek hayatla sosyal medya arasındaki fark büyüyor. Algoritmalar, farkında olmadan bu yapay mükemmelliği besliyor.” Bu sürekli kıyaslama hali, gerçek yaşam deneyimlerinin yetersiz veya sıradan görülmesine yol açarak, tatminsizliği ve kendini olduğundan farklı gösterme ihtiyacını derinleştiriyor.

Dijital Kimlik ile Gerçek Benlik Arasında Açılan Uçurum

Yapay zeka destekli filtreler ve düzenleme araçları, bu ayrışmayı daha da belirgin hale getiriyor. Prof. Dr. Kırık’ın işaret ettiği gibi, sosyal medyada sunulan kimlik, doğal kimlikten ayrılarak idealize edilmiş bir versiyona dönüşüyor. Bu, sadece bir görüntü meselesi değil; iletişimsel ve psikolojik boyutları olan derin bir kimlik bunalımının temelini oluşturuyor.

“Gerçek görünüm ile dijital kimlik arasındaki fark büyüdükçe, kişi kendi benliğinden uzaklaşıyor,” diyen Kırık, kritik bir sorunun değişimine dikkat çekiyor: “Artık ‘Nasıl görünüyorum?’ değil, ‘Nasıl görünmeliyim?’ sorusu ön plana çıkıyor.” Bu kayma, bireyin otantik benliğini değil, dış onay mekanizmalarının beklentilerini merkeze alan bir varoluş biçimini tetikliyor. İdealize edilmiş paylaşımlar kısa vadede özgüveni artırıyor gibi görünse de, uzun vadede kişiyi sürekli bir performans halinde tutarak kimlik karmaşasına ve öz benliğin yitirilmesine yol açıyor.

Dopamin Döngüsü ve Sosyal Onay Bağımlılığı

Platformların kullanıcıyı sürekli içeride tutma stratejisinin ardında yatan nörolojik bir gerçek bulunuyor: ödül mekanizması. Prof. Dr. Kırık, beğeni ve olumlu yorumların beyinde dopamin salgılanmasına neden olduğunu ve bunun kısa süreli, yoğun bir mutluluk hissi yarattığını belirtiyor. Bu his, kişiyi daha fazla içerik üretmeye ve daha çok sosyal onay toplamaya yönlendiriyor.

Zamanla bu durum, basit bir alışkanlıktan öte bir sosyal medya bağımlılığına dönüşüyor. Kırık’ın altını çizdiği gibi, “Kişi artık kendini ifade etmek için değil, onay almak için paylaşım yapar hale gelir. Beğeni sayısı azaldığında özgüveni sarsılır, takipçi kaybı ‘değer kaybı’ gibi hissedilir.” Platformlar, beğeni sayıları, takipçi artışları ve bildirimlerle bu duygusal döngüyü sürekli canlı tutarak, kullanıcının öz-değer duygusunu bu dışsal göstergelere bağımlı hale getiriyor. Beğeni ve takipçi sayısı, görünürde bir başarı göstergesi gibi sunulsa da, aslında kullanıcıyı platforma bağımlı kılmak için geliştirilmiş bir sistemin parçası olarak işlev görüyor.

Kaçış Alanından Gerçeklik Yorgunluğuna: Modern Bir Çıkmaz

Prof. Dr. Kırık, bu fenomeni günümüzün genel atmosferi içinde değerlendiriyor. Ekonomik sıkıntılar, toplumsal baskılar ve yoğun başarı kaygısı arasında bunalan modern insan için sosyal medya, kolay bir kaçış alanı sunuyor. Bu sanal alemde herkes mutlu, sorunsuz, başarılı ve popüler görünüyor. Bu kolektif illüzyon, kullanıcıya anlık bir huzur ve aidiyet hissi verse de, uzun vadede çok daha ağır bir bedel ödetiyor: sahici kimlikten uzaklaşma.

Kırık’ın “gerçeklik yorgunluğu” olarak tanımladığı bu durum, bireyin iki farklı dünya arasında sıkışıp kalmasından kaynaklanıyor. İnsanlar, gerçekte kim olduklarını göstermek yerine, başkalarının beğeneceği bir versiyon yaratmayı tercih ediyor. Bu ikili kimliği sürdürmek ise zihinsel ve duygusal olarak yorucu bir çaba gerektiriyor, öz-tükenmişliğe ve derin bir yabancılaşma hissine kapı aralıyor.

Sonuç olarak, sosyal medya, tasarımı gereği yapay bir mükemmellik sergileyen ve bunu ödüllendiren bir ekosistem yarattı. Prof. Dr. Ali Murat Kırık’ın uyarıları, bu dijital arenanın masum bir eğlence veya iletişim aracı olmanın çok ötesine geçtiğini, bireylerin benlik algılarını derinden etkileyen, psikolojik sonuçları olan güçlü bir mekanizma haline geldiğini gözler önüne seriyor. Gerçek kimlik ile dijital persona arasındaki uçurum büyüdükçe, ortaya çıkan sorun sadece bireysel bir kimlik bunalımı değil, toplumsal bağlamda gerçeklikten kopuş ve otantik iletişimin erozyona uğraması tehlikesidir.


İlgili Haberler

Uzmanlar açıkladı: Kadınlarda 50 yaş sonrası kemikleri güçlendiren 5 besin

haberci

10 Yaşındaki Çocuğun Markette Çıkardığı Yangın Büyük Tehlikeye Yol Açtı

haberci

Dışişleri Bakanlığı: İsrail’de Alıkonulan Türk Vatandaşlarının Tahliyesi İçin Alternatifler Değerlendiriliyor

haberci

Yorum Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası