Enflasyon Hedefi ve Gelir Artışları: 2024 Yılına Girerken Emekli ve Çalışanların Beklentileri
Türkiye ekonomisinin en önemli gündem maddelerinden biri olan enflasyonla mücadele, para politikalarının merkezinde yer alırken, bu sürecin doğrudan muhatabı olan milyonlarca vatandaş, yıl sonunda açıklanacak enflasyon oranı ve buna bağlı olarak belirlenecek maaş artışlarını merakla bekliyor. SGK Uzmanı ve Dünya Gazetesi yazarı Özgür Erdursun’un derinlemesine analizleri, yıl sonu senaryolarına ve bu senaryoların emekli, memur ve asgari ücretli çalışanların cebine nasıl yansıyacağına dair kritik bir tablo çiziyor.
Yıl Sonu Enflasyonu: Hedefe Doğru Giden Yol
Yılın ilk on ayında gerçekleşen %28,62’lik TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) artışı, Kasım ve Aralık aylarında beklenen sınırlı artışlarla birlikte değerlendirildiğinde, yıl sonu enflasyonunun %31,2 seviyesine ulaşabileceği öngörülüyor. Bu oran, hükümetin yıl başında açıkladığı %31’lik enflasyon hedefinin çok yakınında bir noktaya işaret ediyor. Bu durum, para politikasının enflasyonu dizginleme konusunda belirli bir mesafe kat ettiğini gösterse de, asıl mesele bu makroekonomik başarının bireylerin geçim şartlarına nasıl tercüme edileceği.
Emeklilere Yansıma: Rakamlar ve Acımasız Gerçeklik
Erdursun’un hesaplamalarına göre, yıl sonu enflasyonunun %31 civarında gerçekleşmesi halinde, farklı emekli gruplarına yapılacak zamlar da şekilleniyor. Senaryoya göre, SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin maaş artışı, enflasyon oranına endeksli olarak yaklaşık %31 seviyesinde kalacak. Memur ve memur emeklileri içinse durum biraz daha farklı; %19-20 civarında bir fark artışına ek olarak 1.000 TL’lik bir fark ödemesi ile birlikte toplam artışın %40’a yaklaşması bekleniyor.
Ancak uzmanın altını özellikle çizdiği nokta, bu oranların kağıt üzerinde “yeterli” görünse de, alım gücünü artırmaktan uzak olduğu gerçeği. Örneğin, en düşük emekli maaşının mevcut 16.881 TL’den, %12-13’lük bir artışla 19.000 TL bandına yükselmesi bekleniyor. Fakat kira, gıda, enerji ve ulaşım gibi temel gider kalemlerinde yaşanan ve genel enflasyonun çok üzerinde seyreden fiyat artışları karşısında, bu rakamın geçim sıkıntısını hafifletmekte yetersiz kalacağı açık.
Refah Payı İhtimali ve Alternatif Senaryo
Erdursun, hükümetin ekonomi politikalarının enflasyonu düşürmeye kesin bir öncelik verdiğini vurgulayarak, geniş kapsamlı bir “refah payı” uygulamasının olasılığının düşük olduğunu belirtiyor. Ancak, memur emeklilerine yapılacak olan nispeten yüksek artışın, bir “hakkaniyet” düzenlemesi gereğini doğurabileceğini ve bu durumda SSK-Bağkur emeklilerine ekstra yaklaşık 6 puanlık bir refah payı verilebileceğini öngörüyor. Bu alternatif senaryo gerçekleşirse, en düşük emekli maaşının 20.250 TL civarına yükselebileceği ifade ediliyor.
Asgari Ücrette Beklenti: %25 Zam Senaryosu Güçleniyor
2024 yılının Temmuz ayında artış yapılmayan ve halihazırda 22.104 TL olan net asgari ücret, önümüzdeki yıl için en kritik belirlemelerden biri olacak. Teknik hesaplamalar, enflasyon ve büyüme verileri ışığında %16-20 bandında bir artışa işaret etse de, Erdursun “sahadaki ekonomik gerçekliğin” çok daha sert olduğunun altını çiziyor.
Özellikle kira, gıda ve giyim gibi temel ihtiyaç kalemlerinde yaşanan ve TÜFE’nin üzerinde seyreden fiyat patlamaları, asgari ücret belirleyicilerini daha yüksek bir zam yapmaya zorlayabilir. Bu bağlamda, uzmanlar arasında %25’lik bir artışın en güçlü senaryo olarak öne çıktığı belirtiliyor. Böyle bir artış, net asgari ücretin 27.500 TL ile 28.000 TL aralığına taşınması anlamına geliyor.
Nominal Artışın Arkasındaki Reel Kayıp: Beş Yıllık Çarpıcı Tablo
Erdursun’un derlemesi, asgari ücretteki nominal sıçramaların boyutunu gözler önüne seriyor. Son beş yılda yaşanan artışlar adeta rekor seviyede:
- 2022 yılında: 4.253 TL’den 5.500 TL’ye (Ocak’ta %50,5 ve Temmuz’da %29,3 artış),
- 2023 yılında: 8.506 TL’den 11.402 TL’ye (Ocak’ta %54,7 ve Temmuz’da %34 artış) yükseldi.
Bu veriler, asgari ücretin nominal olarak beş yılda yaklaşık 8 kat arttığını gösteriyor. Ancak, bu çarpıcı rakamların ardında acı bir gerçek yatıyor: Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında reel alım gücü, bu nominal artışları yakalayamadı, hatta geriledi. Yani, cüzdandaki para miktarı arttı ama o paranın satın alabildiği mal ve hizmet miktarı aynı oranda artmadı.
Uzmanın Net Tespiti: Enflasyon Hedefi ile Alım Gücü Arasındaki Açık
Özgür Erdursun’a göre tablo son derece net. Türkiye, enflasyonla mücadele hedefi ile vatandaşın geçim derdi arasında hassas bir denge kurma mücadelesi veriyor. Merkez Bankası’nın sıkı para politikası enflasyonu düşürmeyi amaçlarken, bu politikanın sosyal maliyeti, gelir artışlarının enflasyonun gerisinde kalma riski olarak ortaya çıkıyor. Erdursun, “Türkiye, ücret artışlarını belirlerken enflasyon hedefi ile vatandaşın alım gücü arasındaki mesafeyi kapatma mücadelesi veriyor” diyerek, politika yapıcıların önündeki ikilemi özetliyor.
Son Perde: Kasım ve Aralık Enflasyon Verileri Açıklanacak
Tüm bu hesaplar ve senaryolar, Kasım ve Aralık ayı enflasyon rakamlarının açıklanmasıyla somutluğa kavuşacak. Resmi veriler, yıl sonu enflasyon oranını netleştirecek ve bu oran, milyonlarca emekli, memur ve asgari ücretlinin 2025 yılının ilk altı ayına hangi gelirle başlayacağının belirleyicisi olacak. Aralık ayının son haftası, hem enflasyon verisinin hem de buna bağlı olarak belirlenen zam oranlarının kamuoyuna duyurulacağı, milyonlarca hanenin bütçesini doğrudan ilgilendiren kritik bir dönem olarak öne çıkıyor.
Özetle, Türkiye ekonomisi, teknik bir başarı olan enflasyon hedefine yaklaşmanın yanı sıra, bu sürecin sosyal adalet ve refah boyutunu da yönetmek zorunda. Rakamların ötesinde, vatandaşın markette, kira kontratında ve fatura öderken hissettiği reel iyileşme, asıl başarı kriteri olacak gibi görünüyor.