Ekonomi

Zamlar minibüse, yük halka…






Elazığ’da Ulaşım Krizi: Minibüs Ücretlerine Gelen Zam, Öğrencilerin ve Vatandaşların Belini Büktü


Elazığ’da Ulaşım Krizi: Minibüs Ücretlerine Gelen Zam, Öğrencilerin ve Vatandaşların Belini Büktü

Ekonomik krizin gölgesinde, şehir içi ulaşım maliyetleri sürdürülemez bir noktaya ulaştı. Son zam, vatandaşların günlük hayatını derinden etkilerken, işletmeciler de ayakta kalma mücadelesi veriyor.

Elazığ’da, şehir içi ulaşımın bel kemiği olan minibüs hatlarında yapılan son ücret zammı, ekonomik krizin halkın günlük yaşamına nasıl sirayet ettiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Tam bilet ücretinin 25 TL’ye, öğrenci bileti ücretinin ise 20 TL’ye yükseltilmesi, kısa bir süre önce 20 TL ve 15 TL olan tarifelere göre yüzde 25’e varan bir artış anlamına geliyor. Bu artış, yalnızca bir rakam değişikliği değil, binlerce insanın bütçesinde yeni bir yara daha açtı.

Yetkililer, tarife artışını “toplu taşımanın sürdürülebilirliği” ve “maliyetlerdeki kaçınılmaz yükseliş” gerekçelerine dayandırarak savunurken, sokaktaki vatandaşlar ve özellikle öğrenciler için bu açıklamalar, giderek ağırlaşan hayat pahalılığının yalnızca bir başka yüzü olarak görülüyor. Ulaşım, temel bir ihtiyaç olmaktan çıkıp, her ay bütçeyi zorlayan bir “lüks” haline geliyor.

Öğrenciler İçin Şehir İçi Hareketlilik “Lüks” Haline Geldi

Zamdan en çok etkilenen kesimlerin başında öğrenciler geliyor. Yeni tarifede öğrenci bileti ücretinin 20 TL’ye çıkarılması, tepkilerin merkezinde yer alıyor. Kira, yemek, kitap ve diğer eğitim masraflarının zaten üst sınırlara dayandığı bir dönemde, ulaşıma eklenen bu yük, birçok öğrenciyi zor bir seçimle karşı karşıya bırakıyor: Derslere gitmek mi, yoksa sınırlı bütçeyi temel ihtiyaçlara mı ayırmak?

Fırat Üniversitesi’nde okuyan bir öğrenci, “Günde en az iki sefer minibüs kullanmak zorundayım. Bu, günlük 40 TL, aylık ise derslere gittiğim günler baz alındığında neredeyse 800-900 TL demek. Bu parayla bir ay boyunca yemek yiyebilirim. Artık kampüse gitmek için bile bütçe hesabı yapar olduk. Şehir içinde hareket etmek lüks bir aktiviteye dönüştü” diyerek durumun vahametini gözler önüne seriyor.

“Gerçekten kimseye yük olmak ya da vatandaşın cebini sıkıştırmak istemiyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik şartlarda akaryakıt fiyatları neredeyse her hafta artıyor, yedek parça ve bakım masrafları katlanıyor. Minibüsü çalıştırdığımız her gün bir önceki günden daha pahalıya geliyor. Eski tarifeyle artık mazotu bile karşılayamaz hale gelmiştik. Bu zam bizim için bir kazanç kapısı değil, tamamen ayakta kalabilmek için atılmış zorunlu bir adım. Biz de vatandaş gibi bu krizden etkileniyoruz. Kimseyi mağdur etmek istemeyiz ama maliyetler bu noktadayken başka bir seçenek kalmadı.”

– Hasan Duran, Minibüs Şoförü

İşletmecilerin Çıkmazı: Akaryakıt, Bakım ve Yedek Parça Kıskacı

Minibüs işletmecileri ve şoförler ise zammın arkasında yatan gerçekliği, işletme maliyetlerindeki fahiş artışlarla açıklıyor. Akaryakıt fiyatlarındaki istikrarsızlık ve sık yapılan zamlar, işletmelerin en büyük gider kalemini oluşturuyor. Bunun yanı sıra, araç bakımları, lastik, motor yağı ve yedek parça fiyatlarındaki artış da cabası. Enflasyonun tüm sektörleri vurduğu bir ortamda, minibüs işletmeciliği de kâr getiren bir faaliyet olmaktan çıkıp, zararı minimize etmeye çalışılan bir hayatta kalma mücadelesine dönüşmüş durumda.

Bir minibüs işletmecisi, “Bizim için tek alternatif, ya ücretleri artırmak ya da hatları kapatmaktı. Hatları kapattığımızda ise hem kendimiz işsiz kalacağız hem de şehrin ulaşım ağı çökecek. Bu bir kısır döngü. Vatandaş pahalılıktan şikayet ediyor, biz de maliyetlerden. Sistem tıkanmış durumda” ifadelerini kullanıyor.

Ulaşım Hakkı mı, Pahalılık Gerçeği mi?

Elazığ’da yaşanan bu durum, aslında Türkiye’nin birçok şehrinde benzer senaryoların yaşandığının bir yansıması. Ulaşım, bir şehirde yaşamanın olmazsa olmazı. Ancak artan maliyetler, bu temel hizmete erişimi giderek zorlaştırıyor. Vatandaşlar, her ay gelen zam haberleriyle birlikte, ulaşım bütçelerini sürekli yeniden gözden geçirmek zorunda kalıyor. Özellikle sabit gelirli çalışanlar, emekliler ve öğrenciler için bu durum, hayatı daha da zorlaştıran bir faktör haline geliyor.

Konuyla ilgili görüşüne başvurulan bir ekonomist ise, “Toplu taşıma ücretlerindeki artışlar, enflasyonun doğrudan yansımasıdır. Ancak buradaki asıl sorun, gelir artışının enflasyonun gerisinde kalması. Vatandaşın alım gücü düştükçe, ulaşım gibi temel hizmetlere ayrılan pay da azalıyor. Bu da sosyal ve ekonomik hareketliliği kısıtlıyor. Yerel yönetimlerin ve merkezi idarenin, özellikle öğrenciler ve düşük gelirli gruplar için sübvansiyonlu ulaşım modellerini acilen devreye alması gerekiyor. Aksi takdirde, ulaşım krizi daha da derinleşecek” değerlendirmesinde bulunuyor.

Sonuç olarak, Elazığ’daki minibüs zammı, yalnızca bir ulaşım meselesi değil, ekonomik krizin toplumun tüm katmanlarını nasıl etkilediğine dair çarpıcı bir örnek. İşletmeciler maliyet baskısı altında kıvranırken, vatandaşlar da temel ihtiyaçları karşılama konusunda giderek zorlanıyor. Bu kısır döngüyü kırmak, ancak kapsayıcı, sürdürülebilir ve sosyal politikalarla mümkün olabilir. Aksi halde, şehir içinde bir noktadan diğerine gitmek, herkes için daha da ağır bir mali yüke dönüşmeye devam edecek.


İlgili Haberler

ABD, Güney Kore’den ithal otomobillerde gümrük vergisini yüzde 15’e düşürüyor

haberci

İflas kararları 11 ayda yüzde 100 arttı

haberci

800 milyon TL’lik yumurta satışa çıkıyor

haberci

Yorum Bırakın

Bu web sitesi deneyiminizi iyileştirmek için çerezler kullanır. Bunu kabul ettiğinizi varsayacağız, ancak isterseniz devre dışı bırakabilirsiniz. Kabul Et Devamını Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası