2026’nın Seyahat Vizyonu: BBC Travel’ın Öne Çıkardığı Beş Büyüleyici Dünya Durağı
Geleceğin seyahat rotalarını şekillendiren trendleri titizlikle takip eden BBC Travel, 2026 yılı için gezginlere ilham verecek bir liste yayınladı. Bu liste, sadece popüler turistik noktaları değil, kültürel rönesans yaşayan, doğal güzellikleriyle öne çıkan ve sürdürülebilirliği merkezine alan destinasyonları öne çıkarıyor. Listenin zirvesinden başlayarak, bu beş destinasyonun neden 2026’da seyahat gündeminizin baş köşesinde olması gerektiğini derinlemesine inceliyoruz.
1. Abu Dabi, BAE: Kültür ve Fantazinin Yeni Epik Merkezi
Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi, artık yalnızca lüks oteller ve göğe uzanan gökdelenlerle anılmıyor. 2026 yılı, şehrin kendisini küresel bir kültür ve sanat başkenti olarak konumlandırmasının doruk noktası olacak. Bu dönüşümün simgelerinden biri, kısa süre önce kapılarını açan TeamLab Phenomena. Bu müze, sınırları dijital sanat ve izleyici etkileşimi alanında zorlayarak, ziyaretçilerini tamamen sarmalayan, duyulara hitap eden benzersiz bir deneyim sunuyor.
Ancak kültür şöleni burada bitmiyor. Arap Körfezi’nin sularına bakan, bölgenin jeolojik katmanlarından ilham alan fütüristik mimarisiyle Abu Dabi Doğa Tarihi Müzesi, gezegenimizin 13.8 milyar yıllık hikayesini anlatmaya hazırlanıyor. Tüm dünyanın merakla beklediği asıl bomba ise, devasa Guggenheim Abu Dabi modern sanat galerisinin 2026 sonlarında açılacak olması. Frank Gehry imzalı bu yapı, modern ve çağdaş sanatın en iddialı koleksiyonlarına ev sahipliği yapacak. Ayrıca, Orta Doğu’nun ilk Disneyland’ının planları da somutlaşıyor; Abu Dabi, 2026’da aileler için de bir eğlence cennetine dönüşecek.
2. Cezayir: Akdeniz’in Saklı, Görkemli Hazinesi
BBC Travel listesinde ikinci sırada yer alan Cezayir, uzun süredir hak ettiği uluslararası ilgiyi nihayet yakalıyor. Ülke, Akdeniz sahilleri, Büyük Sahra’nın sonsuz çölleri ve zengin tarihi katmanları ile olağanüstü bir çeşitlilik sunuyor. Başkent Cezayir’in beyaz binaları ve Fransız kolonyal mimarisi, “Akdeniz’in Beyaz İncisi” unvanını sonuna kadar hak ediyor.
Ancak asıl hazine, ülkenin içlerinde saklı. UNESCO Dünya Mirası listesindeki Constantine, derin uçurumlar üzerine kurulu köprüleriyle nefes kesen bir manzara sunarken, aynı zamanda üç bin yıllık bir tarihe tanıklık ediyor. Yakınlardaki Timgad ve Djemila ise, Roma İmparatorluğu’nun Kuzey Afrika’daki ihtişamını gözler önüne seren, şaşırtıcı derecede iyi korunmuş geniş arkeolojik alanlar. Güneye, Cezayir Sahrası’na indiğinizde ise, dünyanın en büyük sıcak çölünün dalgalı kum tepeleri karşılıyor sizi. Vaha şehri Djanet, bu devasa altın denizde, Tassili n’Ajjer’deki binlerce yıllık kaya resimlerini keşfetmek isteyen maceraperestler için bir kapı görevi görüyor.
3. Şili’nin Colchagua Vadisi: Şarap, Lezzet ve Şili Ruhunun Kalbi
Başkent Santiago’nun hemen güneyinde, And Dağları’nın eteklerinden Pasifik Okyanusu’na uzanan Colchagua Vadisi, Şili’nin ruhunu en otantik haliyle deneyimlemek isteyenler için bir cennet. Bölge, uzun zamandır dünyanın en kaliteli Carmenère ve Cabernet Sauvignon şaraplarının üretildiği bir merkez olarak biliniyor. Ancak vadinin sunduğu bundan çok daha fazlası.
Son yıllarda, şarap turizmi lüks mutfak deneyimleriyle birleşti. Ünlü şef Francis Mallmann’ın “Fuegos de Apalta” gibi restoranları, asmaların ortasında, açık ateşte pişirilen unutulmaz yemekler sunuyor. Bölge aynı zamanda canlı bir “huaso” (Şilili kovboy) kültürüne ev sahipliği yapıyor. Geleneksel rodeolar, at sırtında yapılan turlar ve gökyüzünün berraklığı sayesinde muhteşem yıldız gözlem imkanları, ziyaretçileri bekliyor. Santa Cruz ve Lolol gibi köylerde ise, canlı pazarlarda yerel el işçiliğini bulabilir, İspanyol sömürge döneminden kalma restore edilmiş kerpiç malikanelerde konaklayarak zamanda yolculuk yapabilirsiniz.
4. Cook Adaları: Polinezya Cennetinde Özgünlüğün Son Kalesi
Güney Pasifik’in göbeğinde, turizmin aşırılıklarından uzak, otantik bir cennet arayanlar için Cook Adaları mükemmel bir seçim. Yeni Zelanda ile serbest ilişkili devlet statüsündeki bu bağımsız ülke, 15 adadan oluşan bir takımada. En büyük ada olan Rarotonga, tahmini üçgen zirveleri, mercan resifleriyle çevrili berrak lagünleri ve son derece canlı Polinezya kültürüyle Güney Pasifik hayallerini gerçeğe dönüştürüyor.
Adanın iç kesimlerine yapılacak bir trekking, sizi UNESCO Geçici Listesi’nde yer alan kutsal Maungaroa Vadisi’ne götürecek. Bu el değmemiş bölge, tropikal yağmur ormanları ve tertemiz nehirlerle doludur. Ancak Cook Adaları’nın asıl hazinesi, sakin ve misafirperver “Kia Orana” ruhudur. Aitutaki adasındaki “One Foot Island” gibi dünyanın en güzel plajlarına sahip olan bu adalarda, lüks büyük resort zincirleri yerine, aile işletmesi küçük bungalovlar ve butik konaklamalar bulacaksınız.
5. Kosta Rika: Sürdürülebilirliğin ve Biyoçeşitliliğin Küresel Öncüsü
Listede beşinci sırada yer alan Kosta Rika, 2026 yılında yeşil dönüşümün ve ekoturizmin global sembolü olarak öne çıkıyor. “Pura Vida” (Saf Yaşam) felsefesiyle anılan bu küçük Orta Amerika ülkesi, dünyanın en zengin biyolojik çeşitlilik noktalarından birini barındırıyor. Ancak Kosta Rika’nın asıl önemi, doğayı koruma konusundaki kararlılığından geliyor.
Ülke, ormansızlaşmayı tersine çeviren ilk tropikal ülke olarak tarihe geçti. Topraklarının yaklaşık %60’ı ormanlarla kaplı ve bu alanların dörtte biri yasalarla koruma altında. 2050 yılına kadar karbon nötr olmayı hedefleyen iddialı Ulusal Karbon Nötrleştirme Planı, gezegenin geleceği için umut veriyor. Ziyaretçiler, beyaz kumlu plajlarda dinlenirken, aktif volkanların sisli zirvelerine tırmanırken, kaplumbağaların yumurtlama alanlarını ziyaret ederken veya Monteverde Bulut Ormanı’nda rengarenk kuğu kuşlarını gözlemlerken, bu sürdürülebilir yaşam modelinin bir parçası olma fırsatı buluyor. Kosta Rika, 2026’da sadece bir seyahat noktası değil, geleceğin dünyası için bir ilham ve öğrenme merkezi olacak.
BBC Travel’ın bu kapsamlı listesi, 2026 yılının seyahat anlayışının sadece “görülecek yerler” listesi yapmaktan çok daha öteye geçtiğini gösteriyor. Seyahat artık, derin kültürel dönüşümlere tanık olmak, otantik deneyimler yaşamak, doğal mirası keşfetmek ve sorumlu turizm ilkelerini desteklemek anlamına geliyor. Abu Dabi’nin sanatla yükselen silüetinden, Cezayir’in kadim Roma kalıntılarına; Şili’nin şarap bağlarından, Cook Adaları’nın el değmemiş cennetlerine ve Kosta Rika’nın yeşil vizyonuna uzanan bu yolculuk, gezginlere unutulmaz anıların yanı sıra, dünyamızın muhteşem çeşitliliği ve korunması gereken güzellikleri konusunda da derin bir farkındalık vaat ediyor.